Dünkü yazımın giriş bölümünde "Çok insan kullanıldı tetikçi olarak. O 'derin irade'nin amacına ulaşması için çok aydın öldürüldü bu ülkede" demiştim.

Ve de "Onlar ki, dalkavukluk yapmadılar. Onlar ki, kalemini satmadılar. Milli duyguları yüksek, namuslu, cesur bir Cumhuriyet aydınıydı onlar. Ama faili meçhul oldular" demiştim.

Bugün de "faili meçhul" bu aydınlar yazının konusu oldu.

***

İşte Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı...

-Gazeteci, köşe yazarı, öğretim üyesi, siyaset bilimci ve hukukçu...

-1977 CHP İzmir Milletvekili...

-12 Eylül öncesi Bülent Ecevit hükümetinin Kültür Bakanı...

Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı bir saldırıyla hayatını kaybetti.

***

Ve Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil...

-Aydınlanma ve gelişme sürecinde Türkiye'nin en parlak isimlerinden olan gazeteci, yazar ve sosyolog...

-Kitaplarında az gelişmişlik ve Türkiye'nin toplumsal yapısını analiz eden...

-Ve yine kitaplarında Köy Enstitüleri ile birlikte kırsal sosyolojiyi inceleyen...

Ve de köşe yazılarında bu bilgilerini topluma sunan bir bilim adamı.

7 Aralık 1979 günü, İstanbul'daki evinden çıkıp ders verdiği üniversiteye gitmek için otobüs durağına giderken silahla taranarak öldürüldü.

***

Ve Ord. Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu...

-Atatürk'ün Fransa'ya doktora eğitimi için özellikle gönderdiği bir bilim adamı...

-İTÜ rektörlerinden...

-(1960-1961) yıllarında Kurucu Meclis'te İTÜ temsilcisi...

-(1963-1968) döneminde OECD Bilimsel Araştırma Komitesi Türkiye temsilcisi... 20 Ekim 1978 günü Ataköy'deki evinden çıkıp üniversiteye gitmek için çıktığı Bakırköy Gençler Caddesinde silahla taranarak öldürüldü.

***

Ve bir Emniyet Müdürü: Gaffar Okkan...

-Diyarbakır halkının gönlünde unutulmaz olan...

-Polisi halka yaklaştıran...

-"Diyarbakır benim evim, bana burada bir şey olmaz" diyerek zırhlı araç bile kullanmayan...

-Ölümünde Diyarbakır halkını arkasında ağlatan...

-Ve polisteki ezberleri bozan, yani "adam gibi adam" bir emniyet müdürü...

24 Ocak 2001 günü Diyarbakır Valilik binasına giderken, pusuya düşürülüp kurşun yağmuruna tutularak 5 polis memuru ile birlikte öldürüldü.

* * *

Ve de ölümüyle Türkiye'yi sarsan Uğur Mumcu...

-Kalemi kılıçtan keskin bir yazar...

-Ve de cesur bir yürek...

-"Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman hukukuna göre yargılanan,

İtalyan hukukuna göre cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir" diyen...

-Türkiye aydınına seslenerek, "Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda 'mezar taşı' gibi susmamasıdır" diyen...

-Kendini aydın sanan aydınımsılara, kendini siyasetçi sanan siyasetsizlere de "Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar" diyen...

Ve "Kimi ölüler bize ne kadar yakın, yaşayanların çoğu ne kadar ölü" diyen...

Ve de yazdığı 40'ı aşkın kitapla, yaptığı araştırmalarla ve sayısız köşe yazılarıyla, bu ülkenin altını oyan derin yapıları ortaya çıkarmaya çalışan Mumcu, 24 Ocak 1993 günü Ankara'da evinin önünde arabasına konulan bir bombayla öldürüldü.

O gün devleti yönetenler, cinayetin aydınlatılması için "namus borcumuzdur" demişlerdi. Ama bugüne kadar ödenmedi bu namus borcu.

* * *

Evet, çok aydın öldürüldü bu ülkede.

-Bedrettin Cömert, Çetin Emeç, Doğan Öz, Cevat Yurdakul, Eşref Bitlis, Kemal Türkler, Ümit Kaftancıoğlu öldürüldü.

-Musa Anter, Onat Kutlar, İlhan Erdost, Abdi İpekçi, Hrant Dink öldürüldü.

Ve daha niceleri...

Yani aydın olmak zor bu ülkede.

İşte bu nedenlerle demişti Türk sağının büyük yazarı Cemil Meriç: "Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede, düşünen adam nasıl çıkar?" diye...

Oysaki aydın, toplumda demokrasi kültürünü mayalandırandır. Aydın demokrasi kültürünü topluma taşıyandır. Ve de aydın, ezberleri bozan, siyaseti ve toplumu çağdaş dünyaya tanıştırandır.