1936 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk Başkanlığı’nda Çankaya’da eğitim üzerine toplantı gerçekleştiriliyor. Toplantıda dönemin Millî Eğitim Bakanlığını yapan Saffet Arıkan, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç bulunuyor.

Toplantıda Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Biz Cumhuriyet’i köylere götüremedik. 40 bin köyün 35 bini okul ve öğretmensiz. Bir çözüm bulalım" diyerek proje geliştirilmesini istiyor. Bu istek üzerine çalışmalara başlayan İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, Atatürk’ün önerisi ile yeni bir proje geliştiriyor. Projeye göre, askerliğini başarıyla yapmış çavuş ve onbaşılar çok kısa sürede altı aylık kurslardan geçirilecek, köylerde eğitmenlik yapacak şekilde yetiştirilecekti. Proje kısa süre içerisinde başlatılıyor ve olumlu sonuçlar alınıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün ardından Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü bu projeyi destekliyor.

KÖY ENSTİTÜLERİ 1940’TA DEĞİL, 1937’DE KURULDU

1937’de Eğitmen Uygulaması ve Köy Öğretmen Okullarının açılma süreçleri yaşanmıştır. Köy Enstitüleri açılınca,11 Haziran 1937 tarih ve 3238 sayılı kanunla açılan Köy Eğitmen Kursları Köy Enstitülerine bağlanmıştır. İlk Köy Enstitüleri Köy Öğretmen Okulu adıyla, 22 Mart 1926 tarih ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına dair kanunla açılmıştır. Ve bu Köy Öğretmen Okullarının yani Köy Enstitülerinin ilki 1 Ekim 1937’de Eskişehir Çifteler’de, ikincisi de 30 Ekim 1937 günü İzmir Kızılçullu’da açılmıştır. Köylerdeki eğitim sorununu çözmek için 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası Mecliste onaylanarak kabul edilmiştir.

Köy Enstitüleri yalnızca köy öğretmeni yetiştirmemiştir. Çünkü Köy Enstitüleri aynı zamanda çok yönlü bir insan yetiştirme projesidir. O dönemde köyden gelen kız ve erkek çocukları öğretmen olarak yetiştirilip tekrardan kendi köylerine veya çevre köylere gönderiliyorlardı. Öncelikle öğretmenler bu bölgenin öğretmenleri oldukları için çevreye uyum sorunu yaşamıyorlar ve köylü ile çatışmıyorlardı. Ayrıca bu gençler sadece öğretmen değillerdi. Tarım ve inşaattan da anlayan bu öğretmenler Enstitü binalarını yapıyor, tarlalara, hayvanlara bakıyorlardı. Adeta yerinden bir köy kalkınması yapacak tüm donanımlara sahiptiler. Köylünün bağ ve bahçelerinde de aşılama dahil, üretimin yaygınlaşması, hayvancılık vb. gibi eğitim başlı başına bir ilkeleri olmuştu.

Bu yetişen kişiler aynı zamanda gittikleri yerlerde birer köy önderi olmuştur. Bu köy önderleri öğrencilerini en iyi şekilde eğitmekle görevliydi. Diğer taraftan da köy halkını yetiştirmekle ilgili görevleri vardı. Öğretmen köyde hükümeti de temsil ediyordu. Köyde ekonomik hayatı, milli kültürü geliştirmek, köydeki gençleri spora vb. alanlara teşvik etmek gibi görevleri de vardı.

28 Aralık 1938 yılında Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç (Tonguç Baba) ikilisi birlikte gösterdikleri başarıda imzaları bulunuyor.

Ülkemizin yedi bölgesinde açılan 21 Köy Enstitüsü her üç ili bir araya getirerek oluştu.

Köy Enstitülerinin bulunduğu iller ve açıldığı yıllar;

Akçadağ / Malatya 1940

Akpınar-Ladik/ Samsun 1940

Aksu / Antalya 1940

Arifiye / Sakarya 1940

Beşikdüzü / Trabzon 1940

Cılavuz / Kars 1940

Çifteler / Eskişehir 1939

Dicle / Diyarbakır 1944

Düziçi / Adana 1940

Erciş / Van 1948

Gölköy / Kastamonu 1939

Gönen / Isparta 1940

Hasanoğlan / Ankara 1941

İvriz / Konya 1941

Kepirtepe / Kırklareli 1939

Kızılçullu / İzmir 1939

Ortaklar / Aydın 1944

Pamukpınar / Sivas 1941

Pazarören / Kayseri 1940

Pulur / Erzurum 1942

Savaştepe / Balıkesir 1940

Köy Enstitüsü uygulaması Hasan Âli Yücel'in 1946'da Millî Eğitim Bakanlığından ayrılmasına kadar devam etmiştir. Hasan Âli Yücel'den sonra Millî Eğitim Bakanı olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okullar da Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954'te kapatılmıştır.

Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy Enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni ve 1.599 sağlık memuru yetişmişti.

Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Musa Uysal ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.

Köylerine öğretmen olarak geri dönen öğrencilerin köylerinde yaptıkları tüm çalışmalar, Türkiye'de toprak ağalarının emirleri altında olan köylerdeki, halkın uyanması toprak ağalarının hepsini rahatsız etmiş ve Köy Enstitülerinin kapanması yönünde ağırlıklarını koymuşlardır. Çünkü kendilerine bağlı köylerde öğretmenlerin aydınlanma hareketiyle güçlü konumlarını kaybetme korkuları artmaya başlamış.

O dönemin Başbakanı Menderes ile yaptıkları pazarlık Türkiye'nin geleceğinden öte kendilerinin gelecekleri yönündeydi.

Menderes'in Köy Enstitülerinin kapanması yönünde toprak ağalarının teklifine sıcak bakması oy kaybetme korkusu, iktidar korkusu olmayacaktı.

Köy Enstitülerinin kapanmasına onay veren Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de güçlü olanın yanında yer aldı.

Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştü. O zaman alınan karar Türkiye'nin geleceğinin karanlıklara doğru gidişinin habercisiydi.

Türkiye Köy Enstitülerinde yetişen öğretmenlerin yetiştirdiği evlatları ve öğrencileri ile kaldı.

Üretim içinde eğitimi, eğitim içinde de üretimi benimseyen Köy Enstitüleri mezunları öğretmen olabilmek için çektikleri çileler hem kendileri, hem aileleri, hem de öğretmenlik yaptıkları köylerdeki, tüm köy halkının geleceği için verdikleri mücadelenin karşılığı oldu.

Öğretmenler, aşının nasıl yapıldığını anlatan öğrenciye değil aşıyı yapan öğrenciye, nasıl yüzüldüğünü anlatan öğrenciye değil yüzebilen öğrenciye, binaların nasıl yapıldığını anlatan öğrenciye değil binayı yapan öğrenciye geçer not verirdik, not alırdık diyorlar.

Köy Enstitülerinin öğretmenleri, yüzmeyi öğretene değil, yüzmeyi bilene, inşaat demirlerinin döşenmesini öğretene değil döşeyene not veriyor.

O dönemden kalan öğretmenlerin aldıkları ve verdikleri eğitimi anlattıklarında bugünkü eğitim ve öğretimin ne hallere düştüğü gözler önünde.

Bugün ne eğitim ne de öğretim var. Okul var laboratuvar yok. Laboratuvar bilmeyen öğrenci Üniversitesi'nin yolunu tutuyor. Bu öğrenci de tıp fakültesinde okuyacak hekim yetişecek..!

İlkokulda, öğrencilerine "elektrik" yerine "elektirik" ya da "kredi" yerine "kiredi" yazarak verdiği eğitim düşündürücü !

Covid-19 nedeniyle iki senedir eğitimde zor günler geçirdik. Bu eğitim ile geleceğin hekimleri, mimar, mühendisleri, hukukçuları, öğretmenleri, diğer meslek sahipleri nasıl bir seviyeye ulaştı.

Bu eğitim ile bilim adamları çıkacak..!

Köy Enstitüleri ile günümüzdeki eğitimin durumu ortada...

SÜRECEK...