Bugün dünyada, ekonomik, kültürel ve sosyal bakımdan gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin genel anlamda yönetim şekli Cumhuriyettir.
Cumhuriyet denilince, demokratik hak ve hürriyetleri içeren, insan hak ve hürriyetlerine dayalı, ayırımsız, bütünleştirici, tam bir adalet ve eşitlik temeline dayalı yönetim  biçimi anlaşılmalıdır ki; tam Cumhuriyet bunu kapsamaktadır.
İnsanlık Cumhuriyet yönetimini kolayca elde etmemiştir. Yüzyıllar boyu süren mücadelelerle, can ve mallarını feda ederek elde etmişlerdir. Onun için Cumhuriyet erdemdir, mutluluktur diyoruz. Demek ki Cumhuriyet, eşitlik esasına dayalı demokratik hukuk devletinin yönetim şeklidir.
Yüce dinimiz İslam da; insan fıtratına, yaratılışına, en uygun olarak ortaya koyduğu değerlerle insanların sağlıklı ve güçlü bir toplum halinde yaşamalarını ve insanların mutluluğunu emreden yüce bir dindir.
Dinimizin esaslarından olan aklın ve mantığın ön plana alınması, canın, malın, neslin, şeref ve haysiyetin korunması için koyduğu kurallar, bugün medeni hukukun evrensel hukuk değerleri olarak kabul görmüş, insan temel hak ve hürriyetleri olarak anayasada değişmez şekilde yerini almıştır. Her vesile ile birlik, beraberlik ve kardeşliği önemle tavsiye eden yüce dinimiz karşılıklı samimi saygı ve sevginin vazgeçilmez değerler olduğunu da bildirmiştir.
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed SAV. de, “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Hepsinin bedensel ve ruhsal yapıları ve ihtiyaçları vardır. Kimsenin kimseye insan olarak bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük Allah’ın cc. ve insanlığın en yüce vasfı olan takva iledir. Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız ananız birdir. Arabın Aceme yani Arap olmayana, beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük (en üstün ahlaka sahip olma özelliği demek olan) takva iledir” sözleri ile insan temel hak ve hürriyetlerindeki eşitliği dile getirmektedir.
İslam, yani Kur’an ve sünnet, toplumun yönetim şeklini toplumun hür iradesine yani cumhurun tercihine bırakmıştır. Toplumlar insan fıtratına, yaratılışına en uygun olan yönetim şeklini şura, danışma esasına göre belirleyeceklerdir. Toplum hangi yönetimi tercih etmişse halk ona itaat edecektir. Bu sistem ise insan temel hak ve hürriyetlerini esas alan, adalet, eşitlik, hakça bölüşüme ve paylaşıma dayalı, iyiliğe emreden kötülükten men eden bir sistem olmalıdır. O da bugün Cumhuriyettir.
Yüce kitabımızda “Ey Muhammed SAV. dünya işlerinde onlarla, insanlarla istişare et, onlara danış, onların reyine başvur, sonra karar verip azmettin mi artık geri dönme. Allah’a tevekkül et (o’na dayan, ona güven) kararını uygula. Şüphesiz ki Allah, kendisine tevekkül edenleri, (tevekkül, sebebine sarılıp, neticeyi Allah’a bırakmak) sever” buyurmak suretiyle toplumun yönetimini cumhura havale ettiğini bildirmektedir. (Ali İmran Suresi 159. ayet)
Görüldüğü üzere cumhuriyet İslami bir idaredir. Bunun aksini savunmak İslam’a iftiradır. İşte ayet ortadadır. Fikri bazda bu yüzde yüz böyledir. Ancak İslam tarihine baktığımızda Emevilerden bu tarafa, insanların hırs ve tamahı, ihtirasları İslami olan cumhuriyetin uygulanmasını engellemiştir. Bu ise İslamiyet’in değil, Müslümanların kusurudur. Şükürler olsun ki, bugün bunca İslam devletleri içinde cumhuriyeti ve İslamı en iyi anlayan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Şu da bir gerçektir; hangi idare şekli olursa olsun, eğer halkın huzuru, güveni, mutluluğu, insan onuruna yaraşır yaşam koşullarını adalet ölçülerine göre gerçekleştirmiyorsa, yönetimin adının cumhuriyet olması bir mana ifade etmez. Yani cumhuriyetin erdemleri hayat bulursa cumhuriyet yücedir, değer kazanır.
Türkiye’nin idaresi, binlerce yıllık devlet geleneği olan köklü bir milletin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Şunu hepimizin unutmaması lazım. Cumhuriyeti biz kolay elde etmedik. Cumhuriyetimiz yüzbinlerce vatan evladının canı ve kanı pahasına kurtuluş savaşı sonucu elde edilmiş ve devletimizin banisi, cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından gençliğe hitabesinde “Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk istiklalini ve cumhuriyetini ilelebet korumaktır” emri ile bizlere emanet edilmiştir. İşte unutulmaması gereken budur.
İnşallah yarın Cumhuriyetimizin ilanının 93. yılını idrak edecek ve kutlayacağız. Bizler Cumhuriyet neslinin çocuklarıyız. Bu ruhun yaşatılması asli görevimizdir. Bizlere bu kıymetli armağanı hediye eden ve bize cumhuriyeti emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimizi, gazilerimizi ve bu millete hizmet etmiş ahirete göçmüş bütün devlet büyüklerimizi minnetle, şükranla, hayırla anarken, yüce Allah’ın rahmeti onların, bizim ümmetimizin üzerine olsun diye dualar edelim.
Allah devlete, millete, cumhuriyetimize zeval vermesin. Amin.