Bu yıl iki bayram peş peşe geldi. Biri dini açıdan kutsanmış "Kurban Bayramı" diğeri milli açıdan kutsanmış "Cumhuriyet Bayramı". Ancak görünüşte de olsa biri kaynaşmayı, diğeri ayrışmayı getirir oldu.

Oysaki bayramların genel amacı toplumdaki milli ve manevi değerleri yükseltmek, canlı ve diri tutmak idi.

Dini bayramların amacı, kişinin dünyevi değerlerden uzaklaşarak manevi değerlerini yükseltmek; toplumda birlik, beraberlik ve barışın yolunu açmak idi.

Milli bayramların amacı ise, kişinin kendinde ve toplumda milli bir heyecan yaratmak, milli duyguların canlılığını devam ettiren bir heyecanı paylaşmak idi.

Ancak son yıllarda dini bayramlar ve dince kutsal günler daha canlı kutlanırken, milli bayramlarda bu canlılık yok edilir oldu. Ya da böyle görünür oldu.

Bayramlarda çelenk koymanın kısıtlanması, 19 Mayıs törenlerindeki görsel şölenlerin kaldırılması, Cumhuriyet Bayramı törenlerinin bir devlet protokolüne hapsedilmesi ve halkın katılımının engellenir gibi yansıması, bu canlılığı yok eden görüntüler oldu.

Eski meclis önünde toplanıp Anıtkabir'e yürümek ve Cumhuriyet Bayramı'nı böyle kutlamak isteyen halka uygulanan şiddet, bayramın amacı olan ortak milli heyecanı yok ettiği gibi, oluşturulması gereken toplumsal barışa vurulan en büyük darbe oldu.

Ankara Valisinin bu kutlamayı yasaklaması, İçişleri Bakanının bu yasaklamayı onaylaması, Başbakan Erdoğan'ın bu yasaklamaya sahip çıkması, telafisi çok zor olan toplumsal yarılmanın yolunu açmış oldu.

Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak için toplanan halkın üzerine biber gazıyla yapılan saldırının, Sağcı-Solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, yani tüm Türkiye halkının vicdanını yaraladığını sanırım iktidar partisinin mensupları da paylaşmış olmalılar.

Oysaki ülke sorunlarının, giderek geri dönüşü olmayan bir yola girdiği bu günlerde, toplumun ve de siyasetin daha bir birlikteliğe ihtiyacı vardır.

Türkiye'nin doğusundaki gelişmeler, uluslararası siyasetin gündemine doğru taşınırken, cezaevlerindeki açlık grevleriyle Kürt sorunu daha tehlikeli bir sürece girerken, iktidarın milli bayramlardaki yasaklayıcı tavrı, adeta bu tehlikeli süreci besleyen bir ortam oluşturmaktadır.

Çünkü yıllardır kutlanan bayramlara, toplumun tüm renkleri katılıyordu. Şimdi bu renkler ayrılır oldu. Siyaset arasındaki soğuk savaş, birden sıcak savaşa dönüşür oldu. İktidar ve muhalefet arasında örülmeye başlayan duvar, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında toplumu iki kampa ayırır oldu.

Sabahtan akşama her gün birbirine hakaret eden iktidar ve muhalefet, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarındaki görüntülerle bu toplumu büyük ölçüde yardı.

Elbette iktidarın milli bayramlardaki tavrı, bu yarılmada birinci derecede sorumludur. Milli bayramları bir dayanışma günü haline getirmesi gereken iktidar, maalesef milli bir yarılmanın önünü açmış oldu.

Ve Ankara'da eski meclis (ilk meclis) önünde Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamak isteyen halkın üzerine sıkılan biber gazı, 29 Ekim 2012 gününü unutulmayacak ölçüde belleklere kazımış oldu.

Ankara Valisi bu kutlamaya izin verse idi, vali izin vermezse İçişleri Bakanı izin verse idi, Bakan vermezse Başbakan Erdoğan bu yasaklamayı engelleyip kutlamaların önünü açsa idi, ne olurdu?

İktidar böyle bir günü, milli bir dayanışma gününe çevirseydi, bu ülke ne kaybederdi? İktidar siyasi bir puan mı kaybedecekti? Ya da muhalefet puan mı kazanacaktı?

Hayır. Bunların hiçbiri olmayacaktı. Toplumda, özellikle de laik kesimde cumhuriyet değerleri eritiliyor endişesi bir ölçüde giderilir olabilecekti.

Benzer durum "1 Mayıs İsçi Bayramı" nedeniyle Taksim Meydanı için olmuştu.

Yıllarca iktidarlar Taksim Meydanını işçilere kapalı tuttu. Sendikaların 1 Mayıs'ı Taksim Meydanında kutlaması, en ağır şiddet kullanılarak sürekli engellenmişti.

Peki, ne oldu? Bu yıl Taksim Meydanı, 1 Mayıs'ı kutlamak için işçilere açılınca ülke mi battı? Fabrikalar mı kapandı? Toplum birbirine mi girdi? Tam tersine, toplumda ilk kez barış elleri uzanmıştı.

Ama bu eller kolay uzanmamıştı... Bunun için DİSK önderliğinde, işçi sınıfı çok büyük ve çok ağır bedeller ödemişti.

Görünen o ki, işçi sınıfı için Taksim Meydanı ne ise, Cumhuriyet Bayramı için eski meclisin önü o olacak gibi... Çünkü cumhuriyet orada ilan edilmişti.

Dileğimiz odur ki, artık iktidar böyle milli ve önemli günlerde halkından endişelenmesin. Muhalefet bundan siyasal bir rant elde eder endişesine kapılmasın. Daha da önemlisi siyasal kavga bayramlar üzerinden yapılmasın.

Ve önümüzde 10 Kasım törenleri var. En azından bu törenlerde, Cumhuriyet Bayramı'nda belleklere kazınmış o çirkin görüntüler telafi edilmiş olsun.