Cumhuriyet tarihinin 91.yılında ilk kez bu halk, cumhurbaşkanını bizzat kendisi seçecektir. Yani Türkiye için önemli bir dönüm noktası olacaktır 10 Ağustos 2014.
Ayrıca 10 Ağustos günü, Türk tarihinin de çok önemli bir dönüm noktasıdır.
Çünkü 10 Ağustos 1920 Sevr Anlaşmasının imzalandığı gündür.
Yani 620 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun, bir zamanlar üç kıtaya hükmetmiş koca bir imparatorluğun tarih sahnesinden yok edildiği bir gündür.
Ve de Anadolu'nun emperyal ülkeler arasında pay edildiği büyük bir felaket günüdür 10 Ağustos.
Ama bu felaket, bir diğer bakışla Anadolu'da yurtsever bir hareketin, yani "Anadolu İhtilâli"nin doğum sancılarının da başladığı gündür.
* * *
10 Ağustos Çankaya savaşına üç aday talip oldu.
AKP tarafından Recep Tayyip Erdoğan, yeni Türkiye'nin ve barışın mimarı olarak sunuldu.
CHP ve MHP tarafından Ekmeleddin İnsanoğlu, huzurun mimarı olarak bir Mesih gibi sunuldu.
HDP ve BDP tarafından Selahattin Demirtaş, Türkiye'nin doğusu ile batısını birleştirecek bir barış gönüllüsü olarak sunuldu.
Açık konuşmak gerekirse bu üç aday da, genel olarak bu toplumun içine sinmedi. Üç adayın da görünen ve sunulan kimliklerinin arkasında başka kimlikler aranır oldu.
Ama yine de bu üç adaydan biri seçilecek, Çankaya'ya yerleşecektir.
Ve bugün Çankaya'nın mührünü almakta en güçlü aday, Erdoğan ya da İhsanoğlu'dur.
Ancak iki adayın da seçim beyannamelerinde ve tüm söylemlerinde özellikle İslam vurgulanmıştır. Yani muhafazakâr değerlere seslenerek sanki Türkiye'ye bir cumhurbaşkanı değil de, İslam devletine bir halife seçiliyor havası yaratılmıştır.
İşte böyle bir durum, adayların cumhuriyetin kurucu değerlerine ve Kemalist değerlere sadakatinden kuşku yaratır olmuştur.
Yani böyle bir toplumsal algı oluşmuştur.
Ki, herhalde kalan beş günde bu algıyı yıkmak, onların en büyük görevi olmalıdır.
* * *
Ve bugün yazılı ve görsel basındaki verilere göre:
-CHP ve MHP'nin öncülüğünde 13 siyasal parti, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu destekleyeceğini açıklamıştır. İstanbul sermayesi ve Gülen cemaati ise İhsanoğlu'nu destekler bir görüntü vermiştir.
-AKP'yle birlikte ANAP ve Anadolu sermayesi Erdoğan'ın yanında yer almıştır.
-HDP'yle birlikte sendikal ve siyasal 20'ye yakın örgüt ise Selahattin Demirtaş'ı destekleyeceğini açıklamıştır.
-Sadet Partisiyle birlikte sol hareketlerden oluşan 20 civarında siyasal kuruluş, seçimi boykot edeceklerini ya da sandığa gitse bile üç adaya da oy vermeyeceklerini açıklamıştır.
Genel olarak seçim öncesi siyasal harita budur.
Ancak siyasal partilerin ve kuruluşların, tüm tabanını desteklediği adaya yöneltmesi oldukça zordur. Nitekim çatlamalar ve yol ayrılıkları basına yansır olmuştur.
Yine de adaylara yapılan itirazlar, 3 Temmuz'dan sonra seçim sonuna kadar askıya alınmış, destek çağrıları yapılmıştır.
* * *
Sonuçta biri, Çankaya'nın mührünü eline almış olacaktır. Ve de öyle ki, 2015 genel seçimlerinin de kaderini etkilemiş olacaktır.
Peki, sonuç bu toplumu tatmin etmiş olacak mıdır? Hayır.
Çünkü siyasetin kullandığı birbirini ötekileştiren ve aşağılayan dil, öyle bir siyasal iklim yaratır olmuş ki, toplum bu siyasal iklimden nefret eder olmuştur.
Ama yine de bu seçimin siyasete çok önemli bir katkısı olacaktır.
Girişte de belirttiğimiz gibi Sevr anlaşmasının imzalandığı 10 Ağustos 1920:
Nasıl ki, Anadolu İhtilâli'nin doğum sancılarını başlattı ise...
Nasıl ki, cumhuriyeti kuracak olan "Kuvay-ı Milliye" ruhunun fitilini yaktı ise...
10 Ağustos 2014 seçim sonucu da nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, kurucu değerlerden ödün vermeyen gerçek bir "demokratik siyasal hareketin'' fitilini ateşlemiş olacaktır.
Ve de bu hareket, hem ülke siyasetinde hem de tüm partilerin içinde, Türkiye gerçeğinden beslenerek yükselen bir dalga olacaktır.
Öyle ki, siyasal parti tabanlarında, yazılı ve görsel basında, tüm sivil toplum örgütlerinde oluşan itirazlar ve arayışlar, böyle bir gelişimin umut kaynağı olmaktadır.
Sonuçta diyebiliriz ki, 10 Ağustos seçimi ülke siyasetinin geleceği için bir dönüm noktası olacaktır.