Osman mı, Ali Osman mı?

Abdullah Ercan Çorum’un kültür ve siyaset hayatında önde gelen değerlerinden biridir. Aşağıdaki hikâyeyi kendisinden dinlemiştim.
1950’li yıllarda CHP İl Başkanı olarak görev yapan Abdullah Ercan seçim dönemlerinde partinin cipiyle köyleri gezmektedir.
Bir Alevi köyünde yapılan toplantıdan sonra şoförü Osman’ı kalabalıkta göremeyince “Osman… Osman…” diye bağırmaya başlar.
Osman, Ömer gibi isimlerden rahatsızlık duyulan bir coğrafyada tepki kaçınılmazdır. Bir köylü kadın hayli sert bir ses tonuyla, “Osman’ın burada ne işi var?” diyerek Abdullah Ercan’a çıkışır. Yaptığı gafı fark eden Abdullah ağabey hemen, “Yahu Ali Osman… Ali Osman…” diye bağırarak durumu kurtarmaya çalışır… Bunu duyan köylü kadın ise “Ha şöyle…” diyerek uzaklaşır.
Yorucu günün akşamı ise bir Alevi köyünde konaklama yaparlar. Sofralar kurulur, yenir içilir, sohbet edilir. Abdullah Ercan Muhtar’ın evinde misafir olacaktır. Sıra yatma vaktine gelir.
Yatağını yadırgayan Abdullah Ercan’ı bir türlü uyku tutmaz. Döner durur… Tam uykuya dalacakken bir sesle irkilir. Bahçeye hacetini gidermek için çıkan biri “Destur ya Ali… Destur ya Ali…” diye bağırmaktadır.
Abdullah ağabey yine de uyumaya çalışır. Yorucu bir gün onları beklemektedir. Ama gel gör ki yine tam uykuya dalacakken bahçeye çıkan bir başkası, “Destur ya Ali… Destur ya Ali…” diye bağırmaktadır. Geldi gelecek uyku bir kez daha kaçıp gitmiştir.
Ama bir şey daha vardır. Abdullah Ercan da hacet gidermek için bahçeye çıkmak zorundadır. İşte o anda aklına bir muzırlık gelir. Uykusunu kaçıranlara bir muziplik yapacaktır.
Bahçeye çıkarak bağırmaya başlar, “Destur ya Osman, destur ya Ömer…”
Dönüşte tavşan uykusundan sonra şafak söker…
Kahvaltı için muhtar ile ekmeklerin gelmesini beklerler. Ama boş sofraya bakmaktadırlar. Abdullah Ercan Muhtar’a bakınca durumu anlayan Muhtar karısına seslenir, Yahu ekmekler nerede kaldı?”
Karısı cevaplar, “Dün gece sabaha kadar ‘Destur ya Osman, destur ya Ömer’ diye bağıran yezide ekmek yok…
Abdullah Ercan ve Muhtar şaşkın bir yüzle birbirlerine bakarlarken Muhtar’ın karısı yüzünde muzip bir gülümseme hazırladığı tepsiyi sofraya getirir. Neler yoktur ki o tepside… Taze açılmış yufka ekmeği, süt, tereyağı, kaymak, çökelek…


Tarihten bir yaprak…
İsmail Battal dışında, bu fotoğraftakilerin hiçbiri bugün hayatta değil…(Soldan sağa) Abdullah Ercan, Dr. Turhan Kılıçcıoğlu, Yaşar Harzadın, Saffet Cerit, İsmail Battal, Hüseyin Soyutemiz…Önde Gazi Alakoç…