Sevgili Çorumlular, sizlerle uzun bir süre birlikte çalıştıktan sonra, eğitimim dolayısıyla İngiltere’ye gittim ve Çorum’dan ayrılmak zorunda kaldım.
Dönüşümde de Ankara’da Kibem Kişisel Beslenme Eğitim Merkezi’ni kurdum. Ankara’da bu faaliyetime devam etmekteyim.
Zannetmeyin ki sizleri unuttum. Bir ayağım zaten Çorum’da ve gelişmeleri de yakından takip ediyorum.
Çorum’un çok güzel geniş bir mutfağı var. Yemekle aram çok iyi olmasa da Çorum’un hanımları gerçekten çok güzel yemekler yapıyorlar. Özellikle yurt dışında ve büyük şehirlerde yaşadıktan sonra kendi memleketimin mutfağının ne kadar değerli ve güzel lezzetleri olduğunu bir kere daha gördüm. Burada herkese mutfağımızın ne kadar güzel, lezzetli, sağlıklı olduğunu anlatıyorum. Özellikle evde tencere yemeklerin pişmesi herkesin evinde yoğurdunun mayalandığı, sebze yemeklerinin, çorbaların, bulgurların, nohut, kuru fasulye, yeşil mercimeğin eksik olmadığı sofralarımız benim için gurur vericidir. Ancak bu kadar güzel bir mutfağımız varken neden Çorum şeker hastalığı ve obezite konusunda Türkiye’de ilk sırlarda yer alıyor? Acaba, gün geçtikçe salgın gibi çocuklarımızda obezitenin artmasının sebepleri neler? Sizlere biraz yaptığımız yanlışlardan bahsetmek istiyorum. Ancak bu konuya geçemeden, bizi bekleyen tehlikeler neler, biraz da onu anlatmak isterim.
Çağın hastalıklarından biri diyabet... Sayılar, tehlikenin boyutunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. 1985’te tüm dünyada tahminen 30 milyon diyabetli bulunuyordu. 10 yıl sonra bu sayı 150 milyonun üzerine çıkmıştı. Günümüz itibarıyla ise dünya üzerinde 246 milyon diyabet hastası var ve projeksiyonlar gösteriyor ki 2025’ten önce bu sayı 380 milyona varacak. Artış da özellikle gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşecek. Türkiye’de durum hiç parlak değil, şu anda yapılan çalışmalarda 2,6 milyon şeker hastası var ve gizli şeker hastası 2,4 milyondur. Yani ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız.
Peki, Çorum’un burada yemeklerindeki problemler neler? Mutfağımız çok güzel elbette ama hanımlar mutfakta hamur işlerini sanki eskisinden daha fazla yapmaya başladılar. Misafirperverliği çok severiz, aynı zamanda ikram etmeyi ve yedirmeyi de ayrı severiz. Ama bunun bir sonu olmalı, çünkü yediğimiz yiyecekleri harcadığımız bir yer yok.
Belediye bu konuda çok güzel çalışıyor. Çorum’a geldiğimde parklar, yürüyüş alanları çok güzel düzenlenmiş, ancak oralara gittiğiniz de sadece 1 saat yürüyüş ile günlerde yapılan çeşit çeşit hamur işlerini harcamamanız mümkün değil. Hele ki ailenizde kalıtsal olarak şeker hastalığı var ise daha da erken bu hastalığa yakalanıyorsunuz. Biliyorum çeşit çeşit mantılar, yanıçlar, çörekler, zeytinyağlı dolmalar, erişteler, bir de yanına eklenen çeşit çeşit tatlılar yine eklenen meşrubatlar, şekerli içecekler işi daha çıkmaza sürüklüyor. Diyet yapmaya karar veriyorsunuz. Diyetisyene gidiyorsunuz, bir sürü emek harcıyorsunuz, ancak verilen emekler boşa gidiyor, çünkü kilolar tekrar geri alınıyor. O kadar verdiğiniz emeğe mi yanarsınız, yoksa çevrenizdeki kişilerden duyduğunuz olumsuz tepkilere mi? Hepsi sizi içinden çıkılmaz bir hale getiriyor ve sonunda pes edip kilolu olmayı kabul ediyorsunuz. Peki, neler yapalım ki bu sorundan kurtulabilelim?
Öneriler:
*Mutfağınızda gazlı içecekler, meyve suları bulundurmayın ve bunu kural olarak evinize yerleştirin.
*Evinize misafir geldiğinde muhakkak hamur işi yapacaksanız yanına tatlı sunmayın, zaten hamur işinden yeterince şeker aldınız, daha fazla vücudunuza şeker yüklemenin bir anlamı yok.
*Porsiyonlarınızı küçültün. Evde sadece öğün ya da o güne yetecek kadar yapın. Biliyorum, birisi gelirse diyerek daha fazla yapıyorsunuz, ancak olduğunda siz daha çok yersiniz.
*Artık hamur işlerini tam buğday unundan yapmaya başlasanız daha iyi olur. Hem daha erken tokluk hissedersiniz, hem de kan şekeriniz yavaş yükselir. Emin olun çok güzel oluyor. Benim tüm mantılarım artık tam buğday unundan yapılıyor. Gayet lezzetli merak etmeyin.
*Size ikram edilen her şeye ayıp olur düşüncesi ile evet demeyin. Hayır demeyi öğrenin.
*Zeytinyağlı sebze, salata çeşitlerine daha fazla yer verin.
*Bulgur kadar güzel bir besin yok. Hem kan şekerini yavaş yükseltiyor, hem de lezzetli. Mercimek köftesi ve kısıra günlerinizde daha fazla yer verebilirsiniz.
*Mutfakların bence en değerli besini kuru baklagiller. Nohut, kuru fasulye, yeşil mercimek, barbunya hem tok tutuyor, hem bağırsakları çalıştırıyor, hem kolesterolü ve şekeri düşürüyor, hem de kilo vermeye yardımcı oluyor. Neden olmasın ki, bir sürü alternatifle sofralarınızda yer alabilir.
*Dünya artık beyaz unu kaldırın diyor. O yüzden bizim çok güzel fırınlarımız var. Her gün taze taze ekmeklerimiz var, ancak biz uzmanlar artık beyaz un yerine tam buğday unundan ekmeklerin, lavaşların, pidelerin yapılmasını istiyoruz. Hem besin değeri daha yüksek hem de şekerin daha yavaş yükselmesini sağlıyor.
Bu önerileri birisi yapmaya başlar ise diğeri de çorap söküğü gibi gelecektir. Neden biz bu işe Çorum’daki fırınlarda lavaş ekmelerini, pideleri tam buğday unundan yapmakla başlamıyoruz?
Sağlıklı günler dilerim.