Pazar günü Sivas katliamının 24'üncü yıldönümü idi... Bugün Çorum katliamının 37'nci yıldönümü... Yarın Başbağlar katliamının 24'üncü yıldönümü...

Toplumun vicdanını kanatan ve de Temmuz ayının en karanlık yüzüdür bu katliamlar.

* * *

"Sivas ellerinde sazım çalınır..." diye başlıyordu Âşık Veysel. Ama o saz çalınmaz olmuştu o gün. Yani 2 Temmuz 1993 günü... O sazı çalanlar ve de o sözü söyleyenler susturulmuştu o gün. Hem de yanarak, yakılarak...

Ve o gün için,

"Şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz

Güllerim yandı yüreğim dayanmaz" demişti Edip Akbayram...

* * *

"Pir Sultan Abdal Törenleri"nin dördüncüsünün 1993 yılında Sivas merkezinde yapılması kararlaştırılmıştı. Alevi kıyımı yaparak yurt genelinde Alevi-Sünni çatışması yaratmak isteyen "derin irade" harekete geçmiş, Sivas'ın kalbine hançeri saplamıştı.

Oysaki

"Varıp Pir Sultan'ı, analım dedik

Aşkın dolusuna, kanalım dedik

Meydanda bir semah, dönelim dedik" demişti ozan Kızılgül...

Ama anamamıştı Kızılgül. Aşkın dolusuna kanamamıştı ve de meydanda bir semah dönememişti Kızılgül.

Çünkü o gün kana bulanmıştı Sivas. İçlerinde şair, yazar, ozan olmak üzere 33 aydın yanarak can vermişti o gün.

Ve Kızılgül o gün, şöyle haykırmıştı:

"Madımak'ta yanan 33 can

Artık her birisi bir Pir Sultan"

* * *

Ve Başbağlar katliamı... Sivas katliamından 3 gün sonra...

5 Temmuz 1993 günü, Erzincan'ın Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyünde 33 köylü kurşuna dizilmişti. Okul ve cami yakılmış, yakılıp yıkılmayan ev kalmamıştı.

Ve de o kullanılan karanlık el, duvarlara "Sivas'ın intikamı" diye yazmıştı.

O günler dönemin hükümeti DYP-SHP koalisyonu idi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü idi.

Gerekli sorumluluğu göstermedikleri gibi ülke için, Sivas için, Başbağlar için çok acı ve de utanç verici bu olay karşısında, bu toplumdan bir özür bile dilenmemişti.

* * *

Ve Çorum katliamı... 4 Temmuz 1980... O gün doğanlar bugün 37 yaşında...

-Anadolu erenlerinin asırlarca hoşgörü tohumu ektiği bu topraklarda, ne yazık ki farklılıklar kaşınmış, zihinlere kin ve nefret tohumları ekilmişti.

-Bu ülkenin kurtuluşunda, bu cumhuriyetin kuruluşunda ikisinin de mayası ve harcı olan halk birbirine düşman edilmişti.

Ve provokasyon yaratmaya en elverişli enstrümanların başında gelen dini duygular, 12 Eylül'de darbe yapmayı planlayanların elinde, önemli bir araç olmuş, bilinçaltında birikmiş kin ve nefret harekete geçirilmiş ve Çorum’da kanlı bir katliam yaratılmıştı.

* * *

Aslında tüm bu katliamlar, bir siyasi proje idi.

Alevi ve Sünni halk bu projede kullanılmış ve uygulayanlar, o gün amacına ulaşmıştı.

Çorum katliamı ile darbeye giden yolların son taşlanrı döşenmiş, büyük Atatürkçüler (!) şartlar olgunlaştı demiş, yönetime el konulmuş, toplumsal muhalefet sindirilmişti.

Ve asıl amaç olan 24 Ocak kararları hayata geçirilmiş, ülke ekonomisi küresel sermayeye teslim edilmişti.

Ve de toplum inanç eksenli yarılmış, yan yana yaşanamayacak bir korku iklimi yaratılmış ve bu yarılma, Sivas ve Başbağlar katliamı ile canlı tutulmuştu.

Sonuçta ülkenin siyasi tarihi, maktuller ve katiller üzerinden bilinen ölenlerle bilinmeyen öldürenler üzerine yazılır olmuştur.

Ve de yıllarca isimlerin altına isimler eklenmiş, mezarların ve anıtların başında, "katiller bulunsun" denilmiştir.

Ama zaman içinde ölenler öldükleriyle kalmıştır bu ülkede.

İşte bunun için diyoruz ki:

Çorum'da, Çorum halkının kalbine saplanan hançer...

Sivas'ta, Sivas halkının kalbine saplanan hançer...

Başbağlar'da, Başbağlar halkının kalbine saplanan hançer...

İşte bu hançer çıkarılmalıdır artık. Ve de Alevi-Sünni halk, birlikte çıkarmalıdır bu hançeri.

Ve de birlikte kınamalıdır Çorum katliamını, Sivas katliamını, Başbağlar katliamını.