23 Ekim 2014 tarihli ÇORUM HABER’de “Ambalaj atıklarının ayrıştırılması” ile ilgili çıkan bir haber ve 24 Ekimde Atilla SERTEL’in yazısı üzerine bu satırları kaleme almak istedim. Konu çöp.
Bu konuda okullarda bir bölüm açılsa bence caizdir. Ben de Atilla kardeşim gibi birçok kereler Çorum dâhil birçok şehirde çöp toplayanlarla sohbet ettim. Sorunlarını konuştum. Asıl amacım onlara teşekkür etmekti. Onlara bir kahraman olduklarını söyledim. Siz sadece çöp toplayıp geçiminizi sağlamıyorsunuz, siz aynı zamanda çevre temizliği yaparak, insanlara ve hayvanlara iyilik yapıyorsunuz. Kedilere, köpeklere, martılara, böceklere bile iyilik yapıyorsunuz dedim. Hatta tabiata bile hizmet ediyorsunuz. Denizin ve toprağın daha çok kirlenmesine mani oluyorsunuz. Aslında herkes size insanlık borçlu dedim. İnanın dostlar memnun olmasına memnun oldular da, memnun olduklarından çok şaşırdılar. Çünkü:
-Abi biz kimseden teşekkür beklemiyoruz. Bizi, aşağılayıcı gözle bakanlar üzüyor. Sanki hırsızmışız gibi davrananlar bizi üzüyor. Hele bazıları yanımızdan geçerken burnunu tıkıyor. Siz gelmiş teşekkür ediyorsunuz. Sohbet ediyorsunuz. Allah razı olsun dediler.
“Biz kimseden bir şey beklemiyoruz. Bize pis insanlarmışız gibi bakmasınlar yeter” dediler. Bazılarına aşağıda sunduğum projemi anlattım. Bu proje eğer hayata geçerse sokakta çöpler olmayacak, BEŞ GÜN BEŞ RENK ile BEŞ ÇEŞİT atık ayrı ayrı toplanıp direkt fabrikalara gidecek. O zaman size iş kalmayacak. Ne yapacaksınız diye sordum. Dört, beş kişi idiler. Konuşmaların özü şu idi:
-Sen onu düşünme bey amca, bize yapacak iş çok. Biz işten yılmayız. İlla iş buluruz. Yeter ki sokaklar temiz olsun. Yüzlerce aile bu işten geçiniyoruz. Türkiye genelinde binlerce aile böyle geçiniyor. Hem işsizliğe bir çare bulmuşuz. Devlete biz iş bul demiyoruz.
Bu çöp bizim ekmeğimiz. Aslında neler neler atılıyor. Sadece ekmek değil. Siz hep ekmek israfı diyorsunuz. Ekmek ne ki?
Sapasağlam, yatak, yorgan, koltuk, elbise, ayakkabı, ayna, tablo, halı, kilim daha neler neler. Hele bazen cam takımları çıkıyor ki. Poşete koyup attıkları için kırılmış. Üstüne malzeme atmışlar kırılmış. Yoksa sapasağlam. Çöp bir hazine. Sizin dediğiniz gibi ayrı ayrı atsalar, ziyan olmaz. Biz hepsine yetişemiyoruz. Çoğunu belediye arabaları, konteynırların içine bakmadan hoop deviriveriyor. Ne var ne yok ezip, sıkıştırıyor ve öldürüyor. Neler neler ziyan olup gidiyor bir bilseniz dediler.
Fort Minibüsle çalışıyorlardı. Ekip veya aile idiler. Doluyor mu bu araba dedim. Bir araba yetmiyor, dediler. Bu konuşma 2013 te İst. Kavacık’ta geçti.
*
BİZİM EVDE 20 SENEDİR BÜTÜN ATIKLAR AYRI AYRI POŞETLENİR.
Kâğıtları, kartonları, camları, plastikleri, madenleri, camları, pilleri ve atık kızartma yağlarını ayırırız. Mutfak balkonunda hepsinin poşeti vardır. Son yıllarda mavi kapak ve diğer renk kapakları da ayrı ayrı biriktiriyorum. Yakın dostlarım bunu biliyor ve biriken pillerini ve kapaklarını bana veriyorlar. Ben de poşet veya şişe dolunca ilgili yerlere veriyorum.
Şu hususu da arz edeyim halkımız öğrensin. Atık kızartma yağlarını ve pilleri BELEDİYE alıyor. Mavi ve diğer renk kapakları herkes alıyor. METROPOL cam, pil ve karton diye üç çeşit atığı topluyor yani kabul ediyor.
Karton, kâğıt ve naylonları tanıdığım toplayıcıları veriyorum. Bizim apartmanda çöpleri toplayan görevli arkadaşa kala kala sadece evsel atıklar. Ona da ancak haftada iki kez veriyoruz. Eğer bahçem, bağım olsa onu da toprağa gömerdim ama yok.
Bunları öğünmek için yazmıyorum. Bu işi 20 yıldır yapıyorum. Emin olun, kitap yazmakla uğraşıyor olmasa idim, ben de hiç değilse karton toplardım.
Bunları faydalı örnek olması bakımından, halkımıza duyuruyorum. “Amaaan canım sende. Şimdi ben balkonumda üç dört çeşit poşet yapıp, kâğıt, karton, maden naylon diye ayıracak mıyım? İşim mi yok Allasen!…” diyenler olacaktır.
Evet, dostlar hiçbir şeyi küçük görmeyin hor görmeyin. Bu da bir iştir ve basit bir iştir. Bence bu kadar basit bir işten kaçınmak ayıptır. Zor bir yanı yok ki.
DERLER YA ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR.
Evet, o ayrıntı işte bu ayrıntı. Basit, önemsiz ve hatta lüzumsuz gibi gördüklerimiz aslında önemlidir. Tıpkı damlaya damlaya göl olması gibi. En uzun yollara bile bir adım ile başlanıldığı ve adım adım gidildiği gibi.
Hani bin kere televizyonlarda şahit olduğumuz, dilenci manzaraları gibi. Sizin yalancı dilencilere “amaaan canım vebali boyuna” diyerek 25 krş, 50 krş vermeyle ne olacak dediğiniz paralar günde 200-300 lira; ayda sekiz –on bin lira ediyor. Freni patlayıp ortalığı mahveden arabaların fren tertibatı 250 gram sıvı iki tane bakır boru. 30 ton kaldıran vinçlerin bomunda yine aynı sıvı var. Sıvıyı 30 ton tazyik ile sıkan ve tutan güce karşı iki ucunda basit bir lastik conta veya keçe var. Ama hiç biri basit değil. Hayatımızda başımızsa gelen kaza ve belaların % 90 nı bir şeyleri basit görmekten geliyor. Mesele o alet edevatı küçük görmek değil, onun büyük işler yapacağını düşünüp o malzemenin işçiliğinde azami dikkat ve ihtimam göstermektir. (SÜRECEK)