Sahte seçmen söylentilerinin ayyuka çıktığı bir dönemde:

Bugün hem TBMM Başkanı hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Binali Yıldırım, "Seçim siyasi bir faaliyet değildir" diyor ise...

Ve de "Anayasa diyor diye meclis başkanlığından istifa edecek ya da adaylıktan vazgeçecek değilim" diyerek anayasal bir tartışmanın önünü açıyor ise...

CHP çok tartışılan bu konu için, yani Binali Yıldırım için Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) başvurmalı mıdır? Elbette başvurmalıdır.

Çünkü bu, kaçınılmaz bir siyasi görevdir. Ve de ileride pişmanlık duyulacak bir siyasi hata yapılmamalıdır.

Ama Kılıçdaroğlu "YSK'ya güvenmiyoruz ki... YSK'nın nesine başvuracağız" dedi.

Oysaki bu tavır, anayasayı tanımayan bir hukuksuzluğun parçası olmaktır; anayasayı tanımayan bir kuralsızlığın ortağı olmaktır. Ve de mevcut durumu kabullenmektir.

Ne yazık ki geçmişte de bugün pişmanlık duyulan, bu gibi çok önemli siyasi hatalar yapıldı ve de bugünkü bazı siyasal sonuçlar bu hataların üzerine inşa edilir oldu.

***

Nitekim dokunulmazlıkların kaldırılmasında aynen böyle olmuştu.

-Getirilen anayasa değişikliği için, CHP Genel Başkanı olarak bizzat Kılıçdaroğlu, "anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" dedi.

-CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "dokunulmazlıkların kaldırılmasına 'evet' oyu kullanmalarının tutarlı politikalarının ispatı olduğunu" söyledi.

-Ve yine dönemin CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, "İktidar partisinin dokunulmazlıklarla ilgili teklifinin içtüzüğe ve anayasaya aykırı olduğu ortadadır. Buna rağmen bizim dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda çekincemiz yoktur. Yetersiz bulmamıza rağmen 'evet' diyeceğiz" dedi.

Sonuçta anayasa değişikliği, 20 Mayıs 2016'da kabul edilerek yasalaşmış oldu.

Oysaki hem yargıya güvenmezken hem de böyle bir yargının önüne milletvekillerini atmak, çok büyük bir siyasi hata idi... Ne yazık ki, bir özeleştiri bile yapılmadı bu konuda.

***

Başkanlık sistemini getiren ve 16 Nisan 2017 günü referanduma sunulan anayasa değişiklik paketi de Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürülmemişti.

Oysaki 21 Ocak 2017 günlü Sözcü gazetesinde "Anayasa değişiklik teklifini Anayasa Mahkemesi'ne götürecek olan CHP, referandum için kolları sıvadı" denildi.

Ve devamla CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, "... Yargı bağımsızlığını ve de güçler ayrılığını ortadan kaldıran bir sistem yaratılıyor. Bu demokratik cumhuriyetin ortadan kaldırılması demektir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesine müracaatımızı yapacağız" dedi.

Ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de "Mecliste kabul edilen anayasa değişikliği paketini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayının ardından iptal edilmesi için AYM'ne götüreceğiz" dedi.

Ama Sayın Kılıçdaroğlu 14 Şubat 2017 Salı Grup konuşmasında, "... Söz konusu olan milletin egemenliği ise bu konuda asıl yüce divan halkın divanıdır. İşte bunun için Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyeceğiz, başvurmayacağız" dedi ve konu kapatılmış oldu.

***

Benzer siyasi hatalar çok önemli meclis oylamalarında da yapılmıştı.

İşte birkaç örnek:

6524 sayılı HSYK Yasası...

Yani Türk hukuk sistemini sarsan, özellikle AKP-Cemaat kavgasıyla gündeme oturan, muhalefetin tümü tarafından çok ağır bir dille eleştirilen bir yasa...

O gün meclis aritmetiği 548 milletvekili idi. Bunun 319'u AKP, 134'ü CHP, 52'si MHP, 26'sı BDP, 4'ü HDP, 13'ü bağımsız idi.

Ne yazık ki, tüm muhalefetin toplam 229 milletvekilinden yalnız 28 ret oyu verilmişti. Ve 210 oyla 15 Şubat 2014 günü kabul edilmişti bu yasa.

6518 sayılı İnternet Yasası...

Yani son yıllarda hızla gelişen sosyal medyayı da baskı altına alacak olan ve de tüm muhalefet partilerinin özellikle itiraz ettiği yasa...

O gün meclis aritmetiği aynı idi. Ama muhalefetin toplam 229 milletvekilinden 21 ret oyu verilmişti. Ve de bu yasa, 208 oyla 6 Şubat 2014 günü kabul edilmişti.

6287 sayılı (4+4+4) Eğitim Yasası...

30 Mart 2012'de yasalaşan, eğitim sistemini temelinden sarsan ve de meclis içinde tüm muhalefetin, meclis dışında eğitim sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarının karşı olduğu bir yasa...

135'i CHP’den olan toplam 223 muhalefet milletvekilinden yalnız 91’i ret oyu vermişti.

***

"Elbette yukarıdaki örnekler daha da çoğaltılabilir.

Görülüyor ki muhalefet, anayasal haklarını gerekli olduğu yerlerde yeterince kullanmamıştır ya da kullanamamıştır. Bu da iktidara dolaylı bir güvence sağlamıştır.

Oysaki yapılması gereken, hem anayasal hakları sonuna kadar kutlanmak hem de hukuk devletini yerleştirmek için tüm gücünü seferber etmektir.

Ve de muhalefetin, özellikle de kurucu değerleri üzerinde taşıyan CHP'nin hata yapma, ihmal etme, yasal hakları kullanmama gibi bir lüksü yoktur.

Çünkü aksi durum, dayatılan olguyu kabullenir olmaktır.