Ben iki işi bir arada görüp bitirmeyi veya bir işi yaparken ondan ek bir fayda çıkarmayı çok severim. Bu yüzden Ömer Çenesiz; “İki işi bir arada yapma ustası”; annesi Özen Hanım da, “iki işi birbirine karıştırma hastası” der. Özen hanımın yorumu sertçe sayılır ama ben haklı tarafları olduğunu biliyorum. İkisinin yorumunu da şimdi yazdığım gibi yeri geldikçe yazar veya anlatırım…
*
Başka maksatla üretilmiş bir şeyi maksadının alakası olmayan yerde kullanıp, faydalandığımız durumlar oldu. Bu durum benim çok keyif aldığım şekillerden biridir.
İstanbul’da küçük bir atölyemiz olmuştu. Atölyemizin ortağı ve idarecisi, Almanya’da çalışmış, Almancasının da güzel olduğu söylenirdi.
Bu durum Alman Keller firmasından Diyarbakır’a kurdukları fabrika için tünel fırın iticisi ve transfer arabaları siparişi almamızı sağladı.
Ortağımız Türkiye’deki fiyatların üç katı olan böyle siparişi almaktan farklı bir havaya girmişti, sipariş aldığı fırın iticisinin, her fırına uyacağını sandığından iki tane yapmıştı, bir sene sonra ortaklığı tasfiye ettik. Alacaklarımıza karşılık ta fırın iticisini almak zorunda kaldık. Daha sonra kurduğumuz manşon atölyesinde boru kalibre edilmesinde kullandık.
Büyük pratiklik ve verim elde ettik. Bu durum bir süre Türkiye’nin manşon üretiminde ilk sıralarda olmamızı sağladı.
*
Şimdi gelelim bu anılarımızı gündeme getirmemize neden olan gazete haberine:
“İzmir’de kadın kuaförlüğü yapan Serkan Ürkek eski çalışanını dövdü. Dayak yiyen eski çalışanı da şikâyetçi olunca savcılık soruşturma başlattı. Bu süreçte devreye adliye bünyesindeki uzlaşma bürosu girdi. Uzlaşmacı Ercan Tağ, olayın mahkemeye taşınması yerine iki tarafın da kabul edeceği teklif sunarak, Serkan Ürkek’in, İzmir Büyükşehir Belediyesi Zübeyde Hanım Huzurevi'nde kalan 25 kadının saç kesimi ile el ve ayak bakımlarını ücretsiz yapmasını önerdi.
İki taraf da teklifi kabul edince, Serkan Ürkek üç çalışanıyla huzurevine gitti. Hemen işe koyulan genç kuaför, huzurevi sakinlerinin saçlarını boyayıp istedikleri modelde kesti. Ayrıca el ve ayak bakımlarını da yaptı. Sorun, mahkemeye taşınmadan çözülürken, 17 yıllık kuaför Serkan Ürkek'in bu cezası ise huzurevinin 25 kadın sakini için ödül oldu.”
*
• Böyle örnek bir haberi seçip, bu kadar güzel sunan gazeteciye; “gazeteci” derim.
• Kötü sonuçlanabilecek bir olayı bu kadar faydalı şekle dönüştürebilen, uzlaşma bürosundan uzlaşmacı Ercan Tağ’a, “örnek uzlaşmacı” derim. TV kanallarında Türkiye’ye tanıtılıp, hem mahkemelerin yükünü azaltılmasını sağlayacak, hem de işe yaracak eylemleri oluşturacak yaklaşımların yaygınlaşmasını isterim.
• Kuaför ve şikâyetçiyi de tebrik eder, “adam gibi adam” derim.
Gazeteci gibi gazetecilerin, örnek uzlaşmacıların, suçunu kabul edip olumluya dönüştürenlerin, şikâyetlerinden olumlu sonuç çıkınca kabul edenlerin çoğalmasını diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.