Cenazeler neden kutsal ya da kutsanan mekânlardan kaldırılır? Elbette ki bütün inançların, yaşamı son bulmuş bir insana saygısıdır bu. Elbette ki, her kim olursa olsun cenazeye saygı, sade bir inancın değil genelde bir insanlık görevidir.

Çanakkale'de Türk ordusuna karşı savaşmış ama bu topraklarda ölmüş ve bu topraklara gömülmüş Anzaklara bu cumhuriyeti kuranlar sahip çıkmıştır; bu halk saygı göstermiştir.

Ama HDP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine saldırı yapılmış, 80 yaşındaki bir annenin etnik ve inanç kimliği gerekçe yapılmıştır.

Sonuçta, 14 Eylül 2017 Perşembe günü Ankara'da Batıkent'teki bir cemevinde yapılan törenin arkasından defnedilen cenaze mezardan çıkarılmış, Tunceli'ye götürülmüştür.

***

Peki, saldıranların amacı ne idi?

Bilemiyoruz... Ama herhalde bu saldırıyı yapanlar:

-Bu ülkenin bölünmesinin böyle engelleneceğini.

-Bu ülkede birlikte yaşamaya böyle hizmet edileceğini...

-Ve bu ülkede birlik ve beraberliğin böyle sağlanacağını...

-Ve de bu ülkede barışın böyle gerçekleşeceğini sanıyorlardı.

***

Ama bu saldırı neye hizmet etmiştir?

-Bölünmeye...

-Birlikte yaşamamaya...

-Türk-Kürt çatışmasını tetiklemeye...

Yani bir iç savaş bekleyen güçlere...

Ve Türkiye üzerinde derin hesapları olan Batı'lı güçlere...

Ve de Türkiye'yi Irak gibi, Suriye gibi parçalamak için pusuda bekleyen güçlere...

***

Peki, bu tip saldırılara cesaret veren bir siyasal ve sosyal iklim mi vardır ülkede?

Evet, vardır bu ülkede. Çünkü bu ülkede:

-Ötekileştirilmiş ya da ötekileştirildiğini sanan kimlikler vardır.

-Ötekileştirilmiş kimlikler üzerinden bilinçaltına yerleştirilmiş kin ve nefret tohumu vardır.

-Farklılıkları, bu ülkenin zenginliği olarak göremeyen siyasal bir iklim vardır.

-Ve Hacı Bektaşi Veli'nin, Yunus'un, Mevlana'nın bu topraklara ektiği barış ve hoşgörü tohumunu görmeyenler vardır.

-Ve de özellikle farklılıkları kaşıyarak siyasetin malzemesi yapan bir siyasal anlayış vardır.

Yani her türlü provokasyona açık bir iklim vardır bu ülkede.

***

Elbette farklı siyasetlere, farklı bir duruş, bölünmeye karşı birlik çağrısı yapılabilir.

Ama özellikle bilmeliyiz ki bölünme, birlikte yaşama ve aynı topluma ait olma duygularının yok edilmesiyle gelişir ya da geliştirilir.

Bölünmenin yolları, aynı coğrafyada aynı sosyolojik iklimi yıllarca yaşamış insanların duygusal bağlarının koparılmasıyla döşenir.

İşte bu saldırılar buna hizmet etmiştir.

Ve şunu da bilmeliyiz ki:

Farklı inancından ve farklı kimliğinden ötürü Myanmar'da Müslümanlara yaşatılan felaket, yapılan soykırım bu ülkenin tüm insanlarını yüreğinden yaralarken...

Çevremizde Irak'ta, Suriye'de yaşanan katliamlar gözümüzün önündeyken...

80 yaşında ölmüş bir annenin etnik ve inanç kimliğine bakarak mezarlıklarda nefretin mezarını kazmak, bu ülkede ne birliğe hizmet eder ne de beraber yaşamaya.

***

Sonuç olarak diyebiliriz ki:

Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım'ın, ne İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ'ın, ne diğer siyasi liderlerin ve de Diyanet İşleri Başkanı'nın saldırıyı kınaması bu utancı azaltmaz.

-Çünkü bu suçun işlenmesini tetikleyen ve besleyen siyasal iklim ve siyaset dili vardır bu ülkede.

-Çünkü bu suçu işleten siyasal iklim, yılların siyasal söylemlerinin ve politikalarının birikimidir bu ülkede.

-Çünkü kimlikleri ötelenmiş ve örselenmiş kesimler neredeyse potansiyel suçlu olarak görülür bu ülkede.

İşte bu nedenlerle, özellikle bugün 15 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ciddi bir söylem değişikliği yapmak ve bu olguları yok etmek zorundadır.