Afrika gezisinden dönen Tayyip Beyi karşılayan, bindirilmiş kıtaların elindeki pankartlara, tek tip ısmarlama bayraklara, atılan garip, çelişkili ve komik sloganlara baktım; “vah benim ülkem, kimlerin eline kaldın sen” diye hayıflanıp, kahırlandım.

… …

Her bir yanımız riya kokmaya başladı.

Her bir yanımızdan sahtekârlık, yapmacıklık, ikiyüzlülük akar oldu.

Her şeyimiz yapay, her şeyimiz sahte, her şeyimiz çıkar amaçlı…

*   *   *

Yaman iktidara, dön köşeyi.

Tutun iktidara, kap ihaleyi.

Yanaş iktidara, gör işini.

Şakşakla iktidarı, kap bahşişi.

*    *   *

Beyefendi, Afrika’dan; “…Havaalanı konuşmamda, faiz lobisinden söz edeceğim, pankartlar ona göre hazırlansın…” diye talimat vermiş; gecenin o yarısında pankartlar bile ona göre hazırlanmış.

Bakar mısınız ağlanacak halimize?

Ülke olarak öyle bir riya küpünün içine düştük ki; her bir yanımızdan riyakârlık, sahtekârlık, ikiyüzlülük… akar oldu.

Yandaş basın, yalaka kalem dediğiniz zaman, birileri anında “yok böyle bir şey” diyor..

Nasıl yok?

İşte kanıtı…

Bakın ertesi günü çıkan 7 Haziran 2013 tarihli gazetelere…

O gün 7 Gazete (Haber Türk, Sabah, Yeni Şafak, Zaman, Star, Türkiye, Bugün) aynı puntolarda, aynı sözcüklerden oluşan Tayyip Bey söylemiyle çıktı.

“Demokratik taleplere canımız feda…”

Bir iki gazete hariç, diğerlerinin başlıkları da üç aşağı beş yukarı aynı.

Böyle bir şey olabilir mi?

*    *    *

Her şey ortada…

Her şey herkesin gözünün önünde olup bitiyor.

Her şey ayan beyan…

Herkes yapılanın, yapılmak istenenin, “niye”lerini, “neden” lerini biliyor; ama anlamazdan, bilmezden, tınmazdan geliyor.

Çünkü öyle yapmak, öyle davranmak işine geliyor.

Tayyip Bey de biliyor çelişkilerini.

Biliyor da; beynine hükmetse, gönlüne hükmedemiyor; gönlüne hükmetse, diline hükmedemiyor.

*    *    *

Afrika’da, “içerde zorla tuttuğumuz yüzde elli var” diyerek, ülkenin sadece yüzde ellisinin Başbakanı olduğunu kabullenmiş oldu; sonra kırdığı potun farkına varıp, yurda dönüşte, “Ben bu ülkenin yüzde yüzünün Başbakanıyım” dedi…

… …

“Biz, kimin yediğine, içtiğine, giydiğine karıştık ki…” deyip, durdu yıllarca;  sonra herkesin yediğine, içtiğine, giydiğine, nasıl oturup kalkması gerektiğine, çocuk sayısına, çocukların nasıl dünyaya getirilmesi gerektiğine kadar… karıştı.

“Kürt Kardeşlerimiz alınganlık gösteriyor” diye; “Türk” sözcüğünü ağzına almaz oldu; kurumlardan “TC” ibaresini kaldırdı; “Türk Bayrağı” taşıyanlara sinirlenip, “provokatör” dedi; sonra kalktı, 3. Köprüye, Alevi Yurttaşlarımızın rahatsız olacağını bile bile (başka isim kalmamış gibi)  Yavuz Sultan Selim’in adını verdi.

Sen Kürt Kardeşlerimizin alınganlığına anlayış gösteriyorsun da; on beş milyon civarında olduğu söylenen Alevi Kardeşlerimizin alınganlık göstereceğini, neden anlamazdan geliyorsun?

Böyle bir çelişki olabilir mi?

*    *    *

On buçuk yıldır iktidarda.

Kimseyi beğenmiyor. Herkesi hor görüyor, aşağılıyor, öteliyor, ötekileştiriyor. Herkese tepeden bakıyor. Kendisinden olmayanı, kendisine oy vermeyeni, anında “tu kaka” ilan ediyor

Kendi kendine ustalık payeleri biçiyor, yere göğe sığdıramıyor kendini.

Heykellere karışıyor, resimlere karışıyor, dizilere karışıyor.

Karışmadığı, müdahale etmediği hiçbir şey yok ki..

Muhtarlık düzeyindeki işlerden tutun, cumhurbaşkanlığı düzeydeki işlere kadar her bir şeye karışıyor.

Gün geliyor savcı, gün geliyor hakim oluyor.

Gün oluyor heykeltıraş, gün oluyor tarihçi oluyor.

“Ben artık Başbakanım, bu işler benim işlerim; bu söylemler, benim söylemlerim olmamalı artık…” demiyor, diyemiyor.

Hal böyleyken; demokratlığı da kimseye bırakmıyor. Hatta demokratlıkla da yetinmiyor, “ben ileri demokratım” diyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

*    *    *

Bir Topçu Kışlası’dır tutturdu, altı üstüne geldi memleketin.

Üç gün içersinde, o kışlayı önce AVM yaptı, sonra rezidans, sonra otel, sonra buz pisti, en son olarak da kent müzesi…

Ne gerek vardı bunlara?

Bu denli boş ve gereksiz işlerle uğraşacağınıza; gelin Gazipaşa Havaalanının pistini uzatın, daha fazla uçak inip kalksın.

Gelin Alanya Antalya hızlı tren hattını hayata geçirin, trafik rahatlasın.

Görün bakın bu iki proje nasıl darphane gibi para basıyor.

Görün bakın bu iki proje insanları nasıl mutlu ediyor.