Bir bu, “kızlı-erkekli” konumuz eksik kalmıştı; hamdolsun, o da oldu!

Sayın Başbakan, şimdi de kafayı, devletin yurt yapmaması yüzünden barınma sıkıntısı çeken üniversite öğrencilerine taktı. 

Denizli’de bazı öğrencilerin “kızlı-erkekli” aynı evlerde kaldığını tespit ettirdiğini, bunun son bulması için talimat verdiğini söyledi. 

Sayın Başbakan, bölme çarpma eylemlerine, bu kez de bu senaryoyla devam etti.

Duyduğum zaman, “inanmıyorum” dedim; “bu kadar da olmaz artık…”

Ama oldu.

Sanal âlem, bu konuyla ilgili üretilen esprilerle yıkılıyor.

… …

Sayın Başbakan kendi kendini yiyip, bitiriyor.

Ne o bunun farkında, ne de yakınları.

Neredeyse günün yarısından fazlasını konuşmakla geçiren, konuşmadan duramayan Narsist Başbakanı, kimse durduramıyor.

Hastalık boyutlarına ulaşan bu konuşma alışkanlığı, beraberinde, onulmaz kaosları, potları, gafları getiriyor.

*    *   *

Hal böyleyken ve de tüm bu olan bitene rağmen, hatalarını da bir türlü kabullenmiyor; “Biz kimsenin özel hayatına ve yaşam tarzına karışmayız” deyip, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Her gün, her saat, her dakika, her saniye, her bir şeye nane, her bir şeye maydanoz oluyor; sonra da dönüyor, “ben neye, kime  karışıyorum ki!?…” diyor.

Hadi diğerleri bir tarafa, en azından bu son olay, özel hayata karışmak değil de nedir; biri bana anlatabilir mi?

Sen yeterli sayıda yurt binası yaptın da bu öğrenciler, o yurtlarda değil de evlerde, apartlarda mı kalmak istedi ya da istiyor.

İkide bir, kendine göre koyduğu yasaklarla; bakanlarıyla, valileriyle, polisleriyle herkesin özel hayatını, hallaç pamuğu gibi atmaya çalışıyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

Sıkışınca da “biz yasaları uyguluyoruz” diyor. Ardından, bakıyor ki yasa uygun değil, anında o yasaları kendi kafasına göre uygun(!) hale getiriyor. 

Nitekim bu olayda da böyle oldu/olacak.

Yasalar kendi kafalarına uygun hale getirilince, kılıf da hazır olacak.

*  *  *

Makamı, mevkii ne olursa olsun, insanda biraz hicap duygusu olur.

İnsan önce döner bir kendi camiasına bakar.

Kendi milletvekilleri arasında 60’ın üzerinde iki ya da ikiden fazla eşli milletvekilleri olduğu söyleniyor.

Bu durum çok mu ahlaki?

Efendim, onlar imam nikâhlı.

Olabilir; senin, birlikte yaşıyorlar dediklerin de; kapılarını çaldırdığın polislere, aynı yanıtı verirlerse, yani “biz de sayın milletvekillerimiz gibi imam nikâhlıyız” derlerse ne olacak?

*   *   *

Şunu anlamakta çok zorlanıyorum inanın.

Bu çağda, bunca sorunu olan bir ülkede ve de bunca sorunlu bir dünyada; bir başbakan, bir bakan, bir vekil, bir vali ya da bir kaymakam… nasıl oluyor da bunları düşünecek kadar vakit bulabiliyor, şaşırıyorum.

Demek ki söylenenler doğru. 

Demek ki bu güruhun, akılları fikirler hep belden aşağıda.

Madem böyle, o zaman ben de aklınıza bir karpuz kabuğu daha kaçırayım.

O kapalı kapılar ardında sadece kızlı erkekli olunca mı o tür işler oluyor!? 

O iş, safi erkekli kapalı mekânlarda olmuyor mu!?

O iş, kızlı erkekli yapılınca sapıklık oluyor da; erkek erkeğe yapılınca sapıklık olmuyor mu?

Böyle bir mantık, böyle bir düşünce olabilir mi; bu olasılıkların ya da bu tür fantastik düşüncelerin, daha da doğru bir tanımla, bu tür FESATÇA DÜŞÜNCELERİN sınırı ve ölçüsü bulunabilir mi?

Her kapalı mekânın ardında, mutlaka o tür işler mi döner?

Bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir düşünce?

Makamı, mevkii, inancı ne olursa olsun; bir insan böyle bir şeyi nasıl düşünebilir?

Böyle bir şeyi değil dillendirmeye, düşünmeye bile kimsenin ama kimsenin hakkı yoktur.

Siz, bu evleri denetlemeye ya da denetletmeye kalkışacağınıza; öncelikle direkt kendi güvence ve sorumluluğunuz altında olan bazı kursları, cezaevlerini ve çocuk ıslah evlerini denetleyin ya da denetlettirin.

Pozantı Çocuk Evlerinde olan rezalet ayyuka çıktı.

Ne yaptınız ya da ne yapılıyor bu tür evlerde?

Ve yine aynı şekilde, bazı kurslarda yaşanan tecavüz olayları. Buralarda ne yapıyor ya da ne tür önlemler alıyorsunuz?

Resmi raporlara göre ülkemizde, 1 milyonun üzerinde çocuk gelin olduğu;  her üç evlilikten birinin çocuk gelin olduğu;  her 10 çocuk gelinden birinin 4. eş (kuma) olduğu;  çocuk gelin sayısında (bu yıl) % 91,2 lik bir artış olduğu; gerdek odalarında ölen çocuk gelinlerin olduğu ancak bunların saklanıp, gizlendiği ifade ediliyor. 

Bu tür konularda ne yapıyorsunuz?

!!??..

Ben söyleyeyim; hiç. 

Hiçbir şey yapmıyor, kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz.

*   *   *

Namus, insana ait bir kavramdır Sayın Başbakan ve de Sayın Başbakan gibi düşünen muhteremler.

Neden, “namus” denince aklınıza, ille de “kadın” geliyor?

Üstelik de günümüzde ve çevremizde, “namusunu kaybetmiş”, “insanlık hasletlerini” paçavraya çevirmiş bunca erkek müsveddesi varken…

Neden ille de kadın?

Düşün artık kadınların yakasından.

Ve çekin gözlerinizi evlerimizden…

Yazarın Notu: Sayın Başbakanın, “alın, biraz da bunun için gırtlaklaşın…” diye önümüze attığı bu “kızlı-erkekli” konusu(!) tartışılırken,  oğlu Burak Efendi 6. gemisini aldı. Bilginiz olsun.