1. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletlerinden Fransa ve İngiltere'nin Çanakkale'den geçerek Osmanlı İmparatorluğu'nu saf dışı etmek, İstanbul'u almak ve Rusya'nın yardımına koşmak amacı ile 1914 yılının Kasım ayında giriştikleri savaşta, 18 Mart 1915 tarihinde Mustafa Kemal komutasındaki Türk topçularının başarılı savunması ile Fransız ve İngiliz donanmaları savaşamayacak duruma getirilmişlerdi.
Bunun üzerine kara savaşı ile de destek gerektiğini anlayan İtilaf Devletleri'nin İngiliz, Fransız ve Anzak (Avustralya ve Yeni Zelanda ordusu) askerlerinden oluşan kuvvetleri, Gelibolu yarımadasına çıkardılarsa da, yine Mustafa Kemal'in dirayetli komutasındaki Türk ordusu bu kuvvetleri geri püskürttü ve Ocak-1916'ya kadar 9 ay süren bu kanlı savaş sonuçta ordumuzun zaferi ile noktalandı.
Türk kuvvetlerinden 251.000, itilaf kuvvetlerinden 252.000 kişinin kaybına neden olan bu savaş Türk ulusunun daha sonra gerçekleştireceği Kurtuluş Savaşının da ilk adımları olmuştur.
Devrin İngiltere Başbakanı Lloyd George; Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşında İngiltere yenilgiye uğrayınca İngiliz parlamentosunda yaptığı bir konuşmada "Biz hesabımızı, planımızı çok iyi yapmıştık. Dünyaya 100 yılda bir, dahi bir devlet adamı gelir. Ne yazık ki bu yüzyılda da bu dahi geldi ve tüm hesaplarımızı alt üst etti." diyerek istifa etmiştir.
On yıl kadar önce yolumuz Çanakkale'ye düştüğünde, Gelibolu yarımadasındaki Şehitler Anıtını, Müzeyi, Şehitlikleri dolaştığımızda çok etkilenmiş, müzede Atatürk'ün, yabancı şehitler (özellikle Anzaklar) için dünya basınına vermiş olduğu bildiri ile yüceliğini bir kez daha kanıtladığını düşünmüştük.
Bildiride şöyle diyordu:
"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
Acaba kaç lider savaş ile barışı böyle güzel bir mesaj ile birleştirebilir.
Asıl suçluların o şehitler olmadığını vurguladığı bu mesaj, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerin temel felsefesini içeren en güzel belgelerden biri değil mi?
(18 Mart 1995)