Çanakkale Zaferinin 105. yıl dönümünü kutlayarak başlamak istiyorum yazıma. Öncelikle bize bu ülkeyi armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimiz ile emeği geçen atalarımızın ruhu şad olsun diyerek…

Zaman tarihleşirken sayfalarda aradan tam 105 yıl geçti… Tarih yazan değil, tarih yapan bir neslin torunu olmak ruhumu okşuyor. Çanakkale tarihimize kazılan ve unutulmayıp her daim anılan savaşlarımızdan biridir.

Bugün dünyadaki 58 ülke bağımsızlık günü olarak İngiliz işgalinden kurtuldukları günü kutluyorlar! İngiltere, 1800'lü yılların başında sömürgeleri ile sınırları o kadar genişti ki, "Topraklarında güneşin batmadığı ülke" diye anılırdı.

Öyle ki, Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri Mahatma Gandi:

"Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar, Tanrıyı İngiliz zannediyordum..." demiş. Bu nedenledir ki, Çanakkale Zaferini sadece harp tarihi açısından değil, dünya siyasi tarihi açısından da iyi okuyup anlamak gerekiyor.

Büyük Gazi," “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebeleri’ni kazandıran bu yüksek ruhtur.” demiştir.

Bir İngiliz Teğmen de, "Ölü askerler vardı, 14,15,16 yaşlarında ve inanın gülüyorlardı. İlk kez kaybedeceğimizi işte o gün anladım" diyor hatıratında.

Çanakkale Zaferi, Suriye'de vatan topraklarını korumak için mücadele eden Mehmetçiğimizin varlığı sebebiyle de ayrı bir önem taşımaktadır. Suriye'de şehit ve gazi olan askerlerimiz de, 105 yıl önce bu vatanı müdafaa için şehit ve gazi düşmüş Mehmetçiğin torunlarıdır sonuçta.

vatansever kan ve aynı vatansever ruh bu vatanı bir koca asırdır ayakta tutmaktadır. Aslında Çanakkale Zaferi ile ilgili söylenecek o kadar çok söz, o kadar çok kahramanlık destanı var ki anlatmakla bitmez. Üstat Akif'in de dediği gibi, "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.". Bizler de haftalarca anlatsak, kaleme alsak bu destanı bitiremeyiz.

O nedenle Çanakkale anlatılamaz! O ruhu yaşamak ve yaşatmak, aynı zamanda gelecek nesillere aktarmak adına hareket etmeli, nesillerimizi de bu ruhla yetiştirmeliyiz.

* * *

Gelelim gündemin en önemli maddesi olan Koronavirüs konusuna. Toplum olarak bu konunun ciddiyetini henüz anlayabildiğimizi düşünmüyorum. “Neden?” diyecek olursanız, böyle bir ciddi konuda bile ne yazık ki başta sosyal medya olmak üzere, birbirimize gönderdiğimiz iletilerde bile alaycı yaklaşımımızı elden bırakmıyoruz. Bu durumu eğlenceye dönüştürenler de var. Doğru mu? Yanlış mı? Bunun takdirini siz değerli okuyucularıma bırakıyorum. Yaşanan korku ve panik karşısında belki biraz da ihtiyaç var diyebiliriz.

Hepimiz bir konuda hemfikiriz, "Kaza ve kadere" olan inancımız tam. Buna hiç şüphe yok. Ama, başkalarının hayatını riske atmaya da hakkımız yok. Sağlık Bakanlığımız başta olmak üzere diğer tüm Bakanlıklar koordineli bir şekilde virüsün yayılmaması ve bu sürecin az bir kayıpla atlatılması için alınabilecek tüm tedbirleri almaya çalışıyor ve alıyor da. Bizler de toplum olarak alınan tüm tedbirlere uymalıyız ki bu süreci az bir kayıpla atlatabilelim. Devletimiz ve Sağlık Bakanlığımız tarafından açıklanan tüm kurallara riayet etmek hepimizin ortak sorumluluğudur.

Bu vesile ile bir kez daha Çanakkale Zaferinin 105. yıldönümünde kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle yad ediyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.