Çakalın biri aç kalınca gözü dönüp kasabaya dalmış. En önce sütçünün çanağına kafasını sokup sütün hepsini içmiş. Sonra da fırıncıya yönelip tezgâhtan birkaç ekmek kaparak yan sokaklara dalmış. En sonunda da kasabın vitrininden kocaman bir but çalıp yeniden ormana doğru kaçmaya başlamış.

Çakalın kokusunu alan kasabanın köpekleri durur mu? Sahiplerinin de kışkırtmasıyla hemen bir araya gelip çakalı kovalamaya başlamışlar. Çakal önde, köpekler arkada, dükkân sahipleri de en arkada amansız bir kovalamaca ve koşuşturma sürüp gitmiş.

Tahmin edeceğiniz gibi en önce insanlar yorulmuş ve kovalamadan vazgeçerek yolun kenarına oturup merakla köpeklerinin ne yapacağını beklemeye başlamışlar. Köpeklerden ise ilk yorulan sütçününki olmuş ve takibi bırakmış. Peşinden de fırıncının köpeği nefes nefese kalıp takipten vazgeçmiş. Kasabın köpeği ise daha besili olduğundan bir süre daha takibi sürdürmüş ama en sonunda o da pes ederek dili bir karış dışarıda geri dönüp kasabanın yolunu tutmuş.

Çakalın arkasında kala kala bir tek demircinin sıska köpeği kalmış. Kendinden çok daha güçlü köpekler birer birer dökülürken, o büyük bir inatla çakalın peşinden koşmayı sürdürmüş. Çakal önde, o arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ederken, çok yorulan ve daha fazla kaçamayacağını anlayan çakal en sonunda durmuş ve ağzındaki eti yere bırakarak demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş;

-“Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım o da kabul. Tüm bunlara rağmen onların köpekleri pes edip peşimi bıraktı da, önünden bile geçmediğim demirciye ben ne yaptım ki bir türlü ayrılmıyorsun peşimden?”

*

Demircinin sıska köpeği ne yanıt vermiş, bilmiyorum ama bizlerin bu öyküden çıkaracağımız çok önemli dersler var. İsterseniz hep birlikte bunlara kısa bir göz atalım.

Bir kere çakalın anlamadığı, demircinin köpeği kişisel çıkar peşinde değil, sadece adaletin sağlanması için çabalıyor. Çakalın kafasındaki sistem ise, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı bir kapitalist sistem.

Demircinin köpeği evrensel hukuk kuralları içinde “Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil; sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun” diye düşünüyor. Çakalın beyni ise midesiyle doğrudan bağlantılı ve oradan yönetildiği için demircinin köpeğini anlaması mümkün değil.

bu yüzdendir ki, öyküdeki çakal türü düşünceye sahip olanlar, demircinin köpeği gibi yalnızca “hak ve adalet” peşinde koşanları asla anlayamadığı gibi yaptıklarını da aptalca bulur. Ancak, tüm bunlara rağmen, demircinin köpeği gibi düşünen “hak ve adalet” bekçileri de her devirde ve her zaman var olmuştur, bundan sonra da var olmaya devam edecektir.

AYRICA; VAR OLMALIDIR DA...

Ha, bu arada benim de çok merak ettiğim bir soru var: "Sahi, çakal niye aç?"

DÜŞÜNEN SÖZLER;

•Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı. ELİE WİESEL

•Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere seyirci kalıp, hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir. EİNSTEİN

•Kötülüklerin ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır. EFLATUN

•Öküz, çektiği yükü değil, torbasına konacak yemi düşünür; onun için öküzdür. İZLANDA ATASÖZÜ

•Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen. YUNUS EMRE

•Acı duyabiliyorsan canlısın; başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın. TOLSTOY