Yazma yeteneğimi bilen Fikret Berker kardeşimin yönlendirmesiyle, Eylül-1970’te “muhabir” olarak mesleğe ilk adımımı attım.
Belediye’nin arkasında, Şarapçı Musa’nın Tekel bayii ile İpiçürüğün berber dükkanı arasındaki Çorum Ekspres Gazetesi’nde…
Zaten İpiçürük (Hüseyin Erenler) de ortaklardan biriydi. Matbaayı rahmetli Orhan Berker Ağabeyim, gazeteyi ise Yazı İşleri Müdürü olarak rahmetli Orhan Çöplü Ağabeyim yönetiyordu. Ama, Belediye Meclisi Üyesi de olan Orhan Çöplü’nün sağlığı bozulmaya başlamıştı. O zaman Çorum’da diyaliz imkânı olmadığı için sık sık Ankara’ya gitmek durumunda kalıyordu.
Ben, ressam olacaktım ya, Güzel Sanatlar Akademisi sınavlarına kendimi hazırlıyordum güya ve gazeteciliğe “geçici iş” gözüyle bakıyordum.
Ne var ki, Orhan Ağabey’in sağlık sorunu nedeniyle gazeteyi adeta tek başıma çıkarma ve henüz 20 yaşımda başyazı yazma yükümlülüğü altında kalınca, daha o günlerde bu mesleği “yaşam tarzı” gibi hissetmeye başlamıştım bile.
Nitekim, 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan tam bir ay sonra, Yeni Gün ve Çorum Ekspres gazeteleri birleşip kısa süre içinde de “Çorum” adını aldığında hem patronum, hem üstadım olan Aydın Kalelioğlu, “Seni epeydir izliyorum, bu işi meslek olarak düşünebilirsin” diyerek beni can evimden vurmuştu. Çünkü, öylesine saygı duyuyordum kendisine. Zaten, “Çorum’un en beyefendi insanı” olarak biliniyordu herkes tarafından.
O tarihlerde bir de, yazdığım köşe yazılarından dolayı, merhum Ord.Prof.Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’ndan övgü dolu bir mektup almayayım mı?...
Kader ağlarını örüyordu adeta.
Severek başladım bu işe ve hep severek yaptım.
Sevgili kardeşim, rahmetli Hikmet Uçar’la uyum içinde, günlük yaşamımızın neredeyse tümünü de paylaşarak çalıştık yıllar yılı…
*
Aydın Ağabey’in en yakın arkadaş çevresi, o zaman Çorumspor Kulübü Başkanı olan Dr. Turhan Kılıçcıoğlu, CHP Çorum Milletvekili Cahit Angın, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Vahit Benderli, KBB Uzmanı Dr. Atilla Bozdoğan, Baro Başkanı Erdal Eralp gibi seçkin insanlardan oluşuyordu.
Aydın Ağabey, Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin karşısındaki Şehir Kulübü’ne davet ettiğinde, bu “önemli” ve gerçekten “değerli” insanların arasında, deyim yerindeyse “terbiyeli maymun gibi” otururdum.
Saygı, sevgi, kibarlık, centilmenlik adına Aydın Ağabey’den çok şey öğrendim. Tabii, yakın arkadaş çevresinden de…
Belki de, öylesine bir ortamı 20’li yaşlarımda teneffüs edebilmiş olmam, benim en büyük şansımdı.
*
Cahit Ağabey, benim için Aydın Ağabey’in en yakın arkadaşlarından biri olmanın ötesinde, tanıdığım ilk “önemli” siyaset adamıydı da aynı zamanda. İsmet Paşa’nın Merkez Yönetim Kurulu’ndaydı, ama 12 Mart Muhtırası verilince “Bu muhtıra bizim önümüzü kesmek üzere verildi” diye düşünüp Paşa’yla ters düştüğü için Genel Sekreterlik’ten istifa eden Bülent Ecevit’e çok daha yakındı.
O dönemde “muzip” Osman Bölükbaşı, Ecevit’in istifasıyla CHP’de ortaya çıkan çalkantıyı, “Yıldırım AP’ye düştü, cenaze CHP’den çıktı” diye yorumlamıştı. Öyle ya, muhtırayı alınca Başbakan Süleyman Demirel şapkayı alıp gitmişti, ama ana muhalefet CHP, siyaseten derin izler bırakacak bir Paşa-Ecevit çekişmesinin içine düşmüştü.
*
Tarihi kişilik İsmet İnönü, “ya ben ya o” diye Ecevit’e resti çekti. Kurultay’da kendisi Genel Başkan seçildiği halde, yönetimi Ecevit listesinin kazanması üzerine de istifa edip ayrıldı. Yeni bir kurultayla da Bülent Ecevit, CHP’nin Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra üçüncü Genel Başkanı oldu.
Ecevit, Genel Sekreterlikten istifa ettikten sonra Çorum’a da gelmişti. Bizim gazeteyi ziyaret etti. Ama, gazete idarehanesine girmeden doğruca matbaa bölümüne geçip, bizim mürettiplerin tek tek ellerini sıktı, hal-hatırlarını sordu. Öyle mütevazı, öyle iyi insandı ki, koyu AP’li Cicik Nurettin bile “Ecevitçi” olup çıktı.
*
1972’de CHP Genel Başkanı olunca, Cahit Ağabey ve İl Başkanı rahmetli Hasan Sabuncu Ağabeyim, örgütün eksiklerini tamamlamak üzere kolları sıvadılar ve dağılmış durumdaki Gençlik Kolları’nı yeniden örgütlemek de bana düştü.
Gencecik bir muhabir olarak Ecevit’in dikkatini çekmişim, ama asıl, ben öyle meftun olmuştum ki Karaoğlan’a…
“Can baş üstüne” dedim. 1973 ve 1977 seçimlerini omuzlayan neferlerden biri oldum.
Partiye de giriş o giriş zaten…
*
Cahit Ağabey, Ecevit’in en yakınındaki birinci halkada yer alıyordu o zamanlar.
Eğer “ikbal” peşinde koşan bir insan olsaydı, sonraki dönemlerde bakan da olurdu, parti içinde çok üst makamlara da gelirdi.
Ama öyle “dobra” adamdı ki…
Lafı hiç yumuşatmadan, inandığını “pat” diye söyleyen…
Düşüncelerini özgürce ve ödünsüz ortaya koyma uğruna, yeri geldiğinde hatır-gönül bile dinlemeyen…
Ve en önemlisi, siyasi öngörülerinde hep haklı çıktı.
Ecevit O’nu dinleseydi, 1977’de 11 transfere gerek kalmadan tek başına iktidar olabilecekti. Çünkü, Cahit Angın, erken seçim kararına Grup’ta tek başına muhalefet şerhi koymuştu. Seçim zamanında yapılsa, CHP muhtemelen 215’te kalmayacak, 226’yı aşacaktı.
*
Diyebilirim ki, bu kadar namuslu, dürüst ve tavizsiz bir siyasetçi daha tanımadım.
Ve gerçek bir Atatürk devrimcisi tabii…
SHP Genel Sekreterliği döneminde de gider görüşürdüm. Zaten SODEP’e üyelik kaydımı da Cahit Ağabey yapmıştı.
Çorum’a geldiğinde mutlak uğrardı, ama son yıllarda gelemiyordu.
Geçen yıl oğlu Tayfun gelmişti, Şehir Kulübü’nde yemek yiyip babasını anmıştık. “Durumu iyi değil” diyordu.
En son da, telefonda, yoğun bakımda olduğunu söylemişti.
Ve önceki gün Tayfun telefonda…
Vereceği haberi hissettim, içim cız etti.
O büyük “devrimci mücadele adamı”nı kaybetmiştik.
Söylenebilecek söz kalmış mıydı, “Seni unutmayacağız Cahit Ağabey!” demekten başka?..
Rahmet diliyorum.
Yüreğimden kopan en derin saygılarımı sunuyorum.
Biliyorum ki, Çorum’un siyaset arenasına, böylesine nitelikli bir siyasetçi daha zor gelir.
Işıklar içinde yat Cahit Ağabey.
Mehmet YOLYAPAR