Aslında bu isim Arabistan’da İslâmiyet öncesi yaşanan putperest dönem için kullanılır ama günümüzde de benzer durumlar görüldüğü için bu başlığı kullanmayı uygun buldum.

Bakıyorum da, Google, Facebook, WhatsApp, vb. denilen ve her şeyden haberi olan dedikodu sistemleri ortaya çıkalı beri, herkes her konunun uzmanı olup çıktı. Paylaşımların altına yapılan çokbilmiş yorumlara şöyle bir göz atıldığında ne demek istediğim kolayca anlaşılır. Üstelik de başka görüşe savunma olanağı bırakmayacak kadar kesin ve “bu budur” deyip noktayı koyarak işi bağlayan, her şeyi bilip her şeyden haberi olan yorumlar bunlar.

Bunun nedenleri üzerinde düşünürken, geçenlerde okuduğum bir araştırma geldi aklıma. Adını, araştırmayı yapan Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li psikiyatri uzmanının soyadlarından alan ve “Dunning-Kruger Sendromu” olarak bilinen bir araştırma. Bu iki bilim adamının kanıtlamaya çalıştıkları temel düşünce ise şu:

"Cehalet, bireyin kendine olan güvenini artırır."

Fizyolojik ve zihinsel alanlarda yıllarca süren araştırmalar ve yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmış:

•Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarının farkında bile değildirler.

•Niteliksiz insanlar, var olduğuna inandıkları ama aslında olmayan niteliklerini daha da abartma eğilimindedir.

•Niteliksiz insanlar, gerçekte nitelikli olan insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

•Niteliksiz insanların nitelikleri belli bir eğitimle artırılırsa, kendi niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi...

Araştırmayı genelleyebilmek için, Cornell Üniversitesi'ndeki öğrencilerden oluşan deneklere bir test sınavı uygulanmış ve sonunda katılımcılara "sınavınız nasıl geçti?" diye sorularak öğrencilerden yanıtlar istenmiş.

Soruların yüzde 10'una bile doğru yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthiş olmuş. Onların, "testin en az yüzde 60'ını doğru yaptıklarını" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıkmış. Diğer yanda, soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yapanlar ise “en alçakgönüllü” deneklermiş; çünkü ancak yüzde 70' ini doğru yaptıklarını düşünüyorlarmış.

Aynı durumu dershanede rehber öğretmen olarak çalışırken ben de defalarca yaşadım. Liselere ve üniversitelere giriş sınavlarına hazırlanan öğrencilerin sınav çıkışında söyledikleri de bundan pek farklı değildi. Yıl içinde gerekli çalışmayı yeterince yapmayan geri durumdaki öğrenciler, sınavın çok iyi geçtiğini ve yüksek bir puan alacaklarını büyük bir güven ve inançla söylerken, sınava çok iyi hazırlanan öğrenciler daha temkinli konuşuyor ve alçakgönüllülüğü elden bırakmayarak “fena değildi” diye yanıt veriyorlardı.

İşte Dunning-Kruger Sendromu denilen de bundan farklı bir şey değil. Araştırma sonucunda ulaşılan temel sonuç şöyle özetlenmiş:

•“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ama aslında yetersiz ve yeteneksiz kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymadığı gibi her şeyin hakkı olduğunu ve yapabileceğini düşünür! Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı kişiye mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturup yetenekli olana göre avantaj sağlar. Böylece ‘eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür. Sonuçta, ‘kifayetsiz muhteris (yetersiz ama hırslı olan)’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselir…

•Gerçekten bilgili ve yetenekliler ise, ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmayıp yüksek görevlere talip olmak yerine, birileri tarafından fark edilmeyi beklerler. Ayrıca beklerken kırılarak kendilerini daha da geriye çektikleri için üstleri tarafından ‘hırs eksikliği’ ile suçlanırlar..." Bu nedenle de fazla alçakgönüllü olanlar hiçbir zaman layık oldukları yerlere gelemeyip yeteneksizlere göre hep geri planda kalmaya mahkum olurlar!...

"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti... Hatta ufaktan ufağa “acaba ben hangi gruptayım?” diye kendi kendinizi bile sorgulamaya başladınız.

Bu arada bir soru takıldı kafama: Acaba, ülkemizi geçmişte ve şimdi yönetenlerin yüzde kaçı birinci gruptandır dersiniz? “Hepsi” mi dediniz; öyle gibi duydum da! İnşallah yanlış duymuşumdur. Gerçi hala “kalkınmakta olan ülkeler” grubunda yer almamız, yönetenlerin yetenekleri hakkında yeterince ipucu veriyor ya neyse…

Yazımı, Bertrand Russel'in bir sözüyle bitireyim; çünkü söylemek istediklerimi çok güzel özetliyor:

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•İnsanlara cehaletlerini tanıtmak imkânsızdır. Zira cehaleti tanıyabilmek için de bilgi lazımdır; dolayısıyla cehaletini görebilen cahil değildir. J. TAYLOR

•Cahil insanlar kendilerini mükemmel görürken; zeki insanlar yeteneklerini hafife alır. Albert EİNSTEİN

•Cehalet ne güzel şey! Her şeyi biliyorsun. EİNSTEİN

•Boş bir kafa, şeytanın çalışma odasıdır. PLATON

•Sarhoş er-geç ayılır ama cahil asla! MACAR ATASÖZÜ

•Bir delil ile kırk âlimi yendim de, kırk delil ile bir cahili yenemedim. MEVLANA

•Bazen öyle diplomalı insanlar görüyorum ki, bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür diyesim geliyor. Vedat TÜRKALİ