AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu), AT (Avrupa Topluluğu) ve son dönemde AB olarak ifade edilen Avrupa Birliği’nin söylemlerinde Rusya’nın konumu ‘boşa koysa almayan, doluya koysa almayan’ bir durumdur. Avrupa’da “birlik” derken bir Avrupa ülkesi olan Rusya, onlar için karşıt bir devlettir.
Ancak, Avrupa’da gerçekten bir birlik sağlanacaksa bu birliktelik Rusya dışlanarak olur mu? Olmaz…
Rusyasız bir Avrupa Birliği hayatın gerçeklerine aykırıdır. Avrupa’nın “Ne seninle, ne sensiz” şarkısının temelinde yatan sebepleri şöyle sayabiliriz. a) Rusya’nın çoğunluğu Hıristiyan’dır, ancak Ortodoks Hıristiyan’dır. Bir diğer deyişle Ortodokslar doğunun Hıristiyanlarıdır. b) Rusya 1917’den 1990 yılına kadar SSCB olarak sosyalist bir geçmişe sahiptir. Bu nedenle Avrupa’nın soğuk baktığı bir ülkedir. “Soğuk Savaş” denen kavram 1990 öncesinde kalsa da Avrupa’nın emperyalist devletleri tedbiri elden bırakmamaktadırlar.
Şu haberi sinek pislemedik bir yere yazınız. (Âşıklar, “Çaldımsa usta malı çaldım” derler ya… Biz de ustamız Attila İlhan’dan aldık bu ifadeyi…)
“Rusya’ya yaptırımlar kalksın…”
New York Times Gazetesi’nin haberine göre Avrupalı şirket yöneticileri Ukrayna’nın durumu nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımların yumuşatılması ya da tümden kaldırılmasına yönelik açık veya gizli kulis yapmaktadırlar.
Adı geçen gazete, yaptırımlara en fazla karşı çıkan şirketlerin, AB ülkelerinin Rusya ile ekonomik bağlarının en güçlü olduğu enerji alanında çalıştıklarını bildirmektedir. Alman doğalgaz ve petrol şirketi BASF’ın iştiraki Wintershall’in Başkanı Ranier Zele konuyla ilgili olarak New York Times’a şunları söylemiştir: “Enerji ve siyasi alanda Rusya’ya sırtımızı dönemeyiz.”
Hayatın çarkını döndüren gücü “iş, ekmek, hürriyet” diye özetlemek nasıl mümkünse, tarihin ve siyasetin motor gücü de ekonomidir.
ABD’nin ünlü ideologlarından Zbigniev Brezinski’nin yaptığı şu saptamayı da sinek pislemedik bir yere yazınız…
1997’de yayımlanan “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında Brezinski “Ukrayna olmadan Rusya, Avrasya’da imparatorluk olamaz” demektedir.
1997’de ifade edilen bu stratejik saptamayı 2004’de Ukrayna’da sahneye konulan ve dünyaya “Turuncu Devrim” diyerek sevimli gösterilmeye çalışılan tertibin işaret fişeği olarak okumak gerekir.
Eski ABD Başkanlarından F. Roosevlt’in ''Politikada hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa, o hadisenin bu şekilde oluşacağının önceden planlandığından emin olabilirsiniz'' sözlerini ise hatırlayarak yazımızı sürdürelim.
Avrupa bir kıtanın adıdır. Eğer sağlanmak istenen birlik kendisini “Avrupa Birliği” olarak ifade ediyorsa biz “kıta / anakara” tanımından yola çıkmalıyız.
“Kıta, yeryüzünü oluşturan kara parçalarıdır. Yeryüzünü oluşturan büyük kara parçalarına kıta denilmektedir. Aslında Kıta’yı tanımlayan tek bir standart yoktur ve bu yüzden farklı kültürler ve bilimler neyin kıta olarak yorumlanacağına ilişkin farklı listelere sahiptirler. Genelde, bir kıta geniş alanlı olmalı, sualtında olmayan topraklardan meydana gelmeli ve önemli jeolojik sınırları olmalıdır. Bazıları en fazla dört ya da beş kıta olduğunu düşünürken, en yaygın kullanımda altı veya yedi kıta sayılır.”
Burada “aslında kıtayı tanımlayan tek bir standart yoktur” cümlesinin altını çizmemiz gerekmektedir. Kıta/anakara tanımı, birileri tarafından bilerek ve isteyerek bulanık bırakılmıştır. Bir diğer deyişle isteyenin istediği yöne çekeceği bulanık suda balık avlama hali yaratılmıştır.
Avrupa’nın sözcük kökeni…
Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib), “güneşin battığı taraf” anlamına gelir.
Fenikelilerden Yunanlılara geçen bu ad, Yunancada “Europa” olmuş ve Ege Denizi'ne göre Batı’da bulunan ülkelere bu ad verilmiştir.
Ayrıca mitolojide Finike kralı Agenar ile Telepassa'nın kızının adıdır. Adı bu yarımadaya verilmiştir.
Avrupa’nın coğrafi sınırları…
Avrupa geleneksel olarak Dünya'daki yedi kıtadan biri olarak düşünülmekle birlikte aslında Asya ile coğrafi açıdan bağlantılı bir kıtadır ve bazen Avrasya adı altında anılır. Avrupa'nın geleneksel tanımına göre Ural Dağları Avrupa'nın doğudaki sınırını oluştururlar. Güneydoğu'daki sınırını Ural Nehri oluşturur. Sınır Hazar denizi, Kafkas Dağlarının zirveleri boyunca devam eder, Karadeniz, İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'yla belirlenir. Akdeniz, Avrupa'nın güney sınırını, Kuzey Buz Denizi kuzey sınırını, Atlas Okyanusu ise Kuzey ve batı sınırını belirler. İzlanda Avrupa'dan çok Kuzey Amerika'ya yakın olmakla birlikte Avrupa'nın bir parçası olarak sayılmaktadır. Avrupa yarımadası Güneyde Afrika kıtasına oldukça yaklaşır (Cebelitarık Boğazı 14 km). Güneydoğuda ise Asya ile hemen hemen bitişir (İstanbul Boğazı 0,7 km., Çanakkale Boğazı 1,3 km.).
Özetlemeye çalışırsak… Avrupa, Asya’nın Batıya uzanan bir yarımadasıdır.
Emperyalizmin “birlik” sevdası!
SSCB iç ve dış dinamiklerin hizmetiyle dağıtıldıktan sonra AB, Bulgaristan, Polonya, Macaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Letonya, Litvanya, Estonya gibi eski SSCB müttefiki olan ülkeleri kendi kanatları altına almıştır. Bu ne sevgi ah…
Burada bakıp görenler için Rusya’nın Batı’dan kuşatılarak denetim altında tutulmasıdır.
Yugoslavya parçalatıldıktan sonra da önce Slovenya, sonra da Hırvatistan AB üyesi yapılmıştır.
(SÜRECEK)