Bir şeyleri anlatmasını beceremiyoruz galiba.
Ya da koşullanmış beyinler, anlatılanları anlamamak için direniyor.
Ya da ben anlatmasını, yazmasını beceremiyorum.
… …
30 Ekim 2014 tarihli, “Bu topraklar ne çok hain yetiştiriyor” başlıklı yazımla; büyük devlet adamı Kamran İnan’la yapılan bir söyleşiyi köşeme taşıdım.
“Demokrat” rumuzlu bir okurum, bu yazıma atfen şöyle bir ileti göndermiş.
Noktasına, virgülüne dokunmadan aynen yayımlıyorum.
“…Bu topraklarda ne çok faşist de yetişir. Kendisi gibi düşünmeyenleri inanmayanları yada kendi dillerinde bir şarkı türkü bile çok görülen bir coğrafya yani ötekileştirilen bir sürü insan yani kısaca yukarıda yazdığınız bir sonuçtur. Ne çok kıyım yaşamıştır bu insanlar. Bir gün bununla ilgili bir yazınızı beklerim İsmail bey. Yoksa hep bu toplumda diğerlerini topa tutmak doğru değil. Kendi inandığınız ritüelleri değil enternasyonal bir yazar olarak düşünüp yazmanızı rica ederim.”
* * *
Otuz küsur yıldır yazıyorum.
Bu süre zarfında, nesnellikten hiç ayrılmadım. Olabildiğince yansız olmaya, her konuda, herkesle, her kesimle duygudaşlık (empati) kurmaya gayret ederek, yazmaya çalıştım.
Yeri geldi; ödün verdim.
Haklı olduğum halde geri adım attım, alttan aldım.
Neticede ben bir amatör yazarım.
Kimseyi kırmak, üzmek, rencide etmek istemem.
Gerekirse susarım.
Ama bir temel doğrum var ki, o doğrumdan, canım pahasına da olsa ödün vermem.
İş gelip, ülkemin bölünmez bütünlüğü ve üniter yapısına dayanınca, kimse susturamaz beni.
Bu doğrunun dışında her şeyi tartışır, konuşurum.
Karşımdakinin fikirlerini kabul etmesem de; onu rencide etmemek için gerekirse susar, suskun kalırım.
* * *
Şimdi gelelim “demokrat rumuzlu” kardeşimin iletisine…
Doğru söylemişsin kardeşim; bu topraklar vatan haini ürettiği kadar faşist de üretir.
Bir adım daha atayım; benim için Türk faşistle, Kürt faşist arasında hiç fark yoktur.
Benim için öncelikli, önemli olan şey, ülkenin birliği, ülkenin bütünlüğüdür canım kardeşim.
Bu bütünlüğü bozmadıktan sonra; dileyen dilediği dilde konuşabilir, dilediği dilde, dilediği şekilde şarkı/türkü söyleyebilir, dilediği gibi giyinebilir, dilediği dinde, dilediği gibi tapınabilir ya da hiç tapınmaz.
Ben bu tür konulara, bireysel hak ve özgürlükler olarak bakarım.
Ben bu tür dinsel özgürlükleri, laikliğin gereği sayarım.
Yeter ki bu özgürlükler, bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar vermesin.
… …
Buradan, “…Bu coğrafyada ne çok kıyımlar yaşanmıştır” sözünüze gelmek istiyorum.
Doğrudur, bu coğrafyada gerçekten büyük kıyımlar yaşanmış, büyük yanlışlar yapılmıştır.
Ancak geçmişte yaşanmış her tarihsel olay, o günün koşullarında değerlendirilmelidir.
Osmanlı döneminde yaşanan acıları, yapılan yanlışları, günümüze taşımanın anlamı yoktur. O bir devirdir, kapanmış gitmiştir.
Biz Osmanlı’nın değil, biz Laik Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşlarıyız.
… …
Evet, Cumhuriyet döneminde olan acıları ve yanlışları tartışabiliriz.
Tartışmalıyız da…
Ama bu konuları tartışırken de donanımlı, nesnel, yansız ve duyarlı olmak durumundayız.
Kulaktan dolma bilgilerle yapılan tartışmalar, birliğimize, dirliğimize ve bütünlüğümüze zarar verir. Nitekim de veriyor.
… …
“Bu konularda da yaz” diyorsun, demokrat rumuzlu kardeşim.
Yazdım, hem de çok yazdım. Gazetemizin örüşümağı (internet) sayfalarında bu yazılarımı bulabilirsiniz.
… …
Yani?
Yani ben buyum canım kardeşim.
Ben buyum da siz bu işin neresindesiniz?
Tahmin ettiğim gibi hedefinizde, bağımsız Kürt Devleti hayali varsa, onulmaz bir Kürt milliyetçisi iseniz; sizinle anlaşamayız, ortak bir yol da bulamayız.
Yok eğer sizin sorununuz da benim gibi; bu misakı milli hudutları içerisinde, laik bir hukuk devletinde, demokratik bir ortamda, hukukun üstünlüğünü ön planda tutarak, insanca yaşamaksa; senin her tür derdin, benim de derdimdir canım kardeşim.
Bak, büyük devlet adamı, (etnik kimlikleri dillendirmekten hoşlanmıyorum ama) Kürt Kamran İnan, ne güzel anlatıyor.
“Ben çok büyük acılara tanık oldum, ama devletime hiç küsmedim.” diyor.
Devam ediyor.
“O dönem, öyle bir dönemdi. Yanlışlar karşılıklıydı… Yaşanmamalıydı ama yaşandı… Bu ülke, bu topraklar hepimizin…” diyor.
* * *
Sayın Kamran İnan’ın, “YANLIŞLAR KARŞILIKLIYDI…” sözüne önemle ve özenle dikkat çekmek istiyorum.
Her şeyin özeti bu cümle işte.
Yanlışlar karşılıklıydı, canım kardeşim…