Kavga giderek büyümektedir.
Üstelik yargı üzerinden yürümektedir.
Ancak bu kavga gerçekten cemaat ile iktidar arasında mıdır, yoksa daha derin bir yapının kavgası mıdır?
Çünkü Türkiye'de bu denli derin kavgaların arkasında, başka güçlerin ve başka hesapların olduğu bir vakıadır.
-Çiller döneminde, Çiller-Yılmaz kavgasının...
-Ecevit döneminde, Sezer-Ecevit kavgasının...
Türkiye'de nasıl bir siyasal harita oluşturduğu hatırlanmalıdır.
12 Eylül darbesiyle önü açılan "Küresel Sermaye" adeta "Milli Sermaye" gibi algılanmış, ülke "Küresel Sermaye"ye daha da teslim edilir olmuştur.
Bankalar, Sigorta şirketleri, Borsa gibi özellikle sıcak paranın dolaşım kurumlarının % 50'sİ, % 60'ı hatta daha fazlası bugün "Küresel Sermaye"nin eline geçmiştir.
Toplum bir tüketim toplumuna dönüştürülmüş, milli kaynakların büyük bölümü yabancı şirketlere peşkeş çekilmiştir.
Daha millici bir politika gerekirken, hiçbir siyasetin bu konularda milli bir duruşu ve milli bir projesi olmamıştır.
Ve bugün de ülke üzerinde sanki yeni bir proje uygulanır olmaktadır.
* * *
Bugün siyasal literatüre bir de "paralel devlet" yerleşmiştir. Elbette, paralel devletten kasıt cemaatin devlet içindeki yapılanmasıdır.
Ve bugün, sorumsuz siyasal kavgaların ülkeyi getirdiği duruma bir bakın!
90 yıllık Cumhuriyet, fetva bekleyen bir devlete dönüşmüştür.
Elbette bu toplumun doğasında bir cemaat kültürü vardır. Ne yazık ki, inanç temelli olan bu yapılara siyasal bir kimlik bulaşmıştır.
İşte görünürdeki kavga, siyasallaşmış bir cemaatle siyasal iktidar arasında gibidir.
Referansları inanç olan bu iki kesimin kavgasını, bir iktidar paylaşımı olarak mı okumak gerekir? Yoksa daha derinlerde bir hesap mı vardır?
Ya da cemaatin elbisesi mi değiştirilmektedir? Bilemiyoruz.
Eğer lafı evelemeden gevelemeden söyleyecek olursak; eğer iktidarın, muhalefetin ve basının diline bakarsak, bu kavga salt iktidar-cemaat kavgası değildir. Bir yolsuzluk ve rüşvet olayı da değildir.
Yani, yeni bir siyasal mühendislik projesidir diyebiliriz.
Ancak bu projenin mühendisleri, mimarları kimdir?
Ve de bu kavganın asıl hedefi nedir?
Türkiye'nin doğusu ile ilgili daha da teslimiyetçi bir siyasal iklim mi yaratmaktır?
Ya da totaliter bir yapıyı mı inşa etmektir?
Şimdilik bilemiyoruz.
* * *
Bugün ülke, halen bir bölünme tehlikesini yaşar durumdadır.
Özellikle de Irak'taki, Suriye'deki oluşumlar Türkiye'yi etkilemektedir.
Bir kere daha vurgulamak gerekir ki, ülkenin bölünme korkusunu en çok dillendiren siyasetler, neredeyse ülkenin doğusunda yok noktasına gelmiştir.
Ülkenin doğusu, ana dokusu etnik ve inanç kimliğinden örülmüş iki partiye mahkûm edilmiştir.
Özellikle "Sosyal Demokrat" bir siyasetin ülkenin tamamını kucaklaması gerekirken, doğuda yok oluşu ülke için vahim bir durumdur.
Çünkü Sosyal Demokrat siyasetler, etnik ve inanç kimliklerini öteleyen siyasetlerdir. Sosyal devleti inşa edecek siyasal kimliklerdir.
Millici yanı vardır ama milli hamasetten beslenmeyen kimliklerdir.
Bugün temsilcisi olan CHP ülkenin kurucu partisidir. İlkelerini oluşturan değerler, kurucu ana damar ve kurucu değerlerden mayalanmıştır.
Elbette ki, bu ülkeye karşı büyük bir sorumluluğu olmalıdır.
Bu ülkenin batısında olup doğusunda olamamak izah edilemez bir durumdur.
Özellikle de bugünkü kavgaya biraz kuşkuyla bakılmalıdır.
İnanç motifli bir iktidarla siyasal mücadele verirken, cemaate siyasal meşruiyet kazandırır görünmek, ülkenin kurucu değerleriyle örtüşen bir duruş olmamalıdır.
Ve de Cumhuriyetin kuruluş sürecinde, Atatürk'ün gösterdiği hassasiyetler asla unutulmamalıdır.