8 Mart 1857’de New York’taki bir dokuma fabrikasında çalışan 40 bin işçi kadının, hak arayışı nedeni ile yaptıkları grev sırasında 100 işçi kadının, çıkan yangında can vermeleri sonrası,1910 yılında Clara Zetkin’in Danimarka’da, bu günün,”Dünya Emekçi Kadınlar Günü “ olması önerisi kabul görüyor. 1957’de de Birleşmiş Milletler bu günü kabul ediyor.
O günden beridir, kadın hakları ve toplumda kadının konumu ile ilgili çalışmalar yapılagelmekte. Ne kadar mesafe kat edildiği ise ortada. Hele de ülkemizde. Durum daha da kötü yönde gelişti. Erkek egemen toplumumuzda özellikle 12 senedir, iktidardakiler, zihniyetleri ile kadını ikinci sınıf konuma oturttukları için, durum gittikçe vahimleşti.
Üniversitelerde, lise ve ortaokullarda, mecliste, tüm kamusal alanlarda, kadının türbanı serbest bırakılıp, hükümet tarafından özgürlük imiş gibi sunulsa da, tam tersine, kadının , sosyal yaşamdan çekilmesi, aşağılanması idi aslında amaçlanan.
Her fırsatta, kadının çalışma hayatından çekilip, evde oturup, ev işleri, eşi ve çocukları ile ilgilenmesinin asli görevi olduğu işlenmekte, dile getirilmekte.
İktidardakiler bu görüşte olup, yandaşları da bu görüşleri pompalayınca,4+4+4 eğitim sistemi ile uzun vadede de bunun sağlanması amaçlanınca, kadının ikinci sınıf konumu iyice sağlamlaştırıldı.
Arkasından bu durum,erkek tarafından, kadının, yalnızca cinsel obje olarak ve kendi hizmetini sağlayacak, kendisine tahammül etmesi gereken bir varlık olarak görülmesi,onun şiddet uygulanacak,hatta öldürülebilecek bir varlık olarak görülmesini kolaylaştırdı. Ve son 7 yılda şiddet uygulanan kadın sayısında % 1400 artış görüldü. Tam bir felaket.
Son 10 yılda 7122 kadın öldürülmüş,4876 kadın tecavüze uğramış.Toplum adeta cinnet geçiriyor .Günde nerede ise bir kadın öldürülüyor.Depresyon ilaçları tüketimi tavan yapmış durumda.
“Kadın –erkek eşitliği fıtrata ters.” diyen bir Cumhurbaşkanımız varken , başka nasıl olacaktı ki?
Bir de Atatürk zamanındaki çağdaş zihniyete,kadına verilen değere bakalım. Arada dağlar kadar fark var.O dönemde çekilen kadın fotoğrafları ile şimdiki fotoğrafları kıyaslamak bile fazla söze gerek bırakmıyor. Kadınına değer vermeyen hangi toplum ilerleyebilmiş ki?
Bu kadar vahim bir durum karşısında,TBMM’deki 78 kadın milletvekilinde en küçük bir çaba görülmüyor. Kendi hemcinslerinin bu büyük sorunları ile de ilgilenmeyeceklerse neden gittiler oraya acaba ?
Hep umut peşindeyiz. Son umudumuz da 7 Haziran Genel Seçimleri bakalım…