(2003 Yılındaki hal ve ahvalimizi gösteren bir yazı daha….)

Türkiye Cumhuriyetinin bu aziz milletinin canlarıyla, başlarıyla kurtardığı, aziz şehitlerimizin bize emanet ettiği vatanımızı kurtarma vazifesi şimdi bize, 70 milyon Türk ve Müslüman halkına düşmektedir.
Geçmişe bakmak, eski hataları tekrarlamak ve memlekete zarar veren şerefsizlere kızıp pire için yorgan yakmak zamanı değildir. Ve bu kurtuluş pek te zor değil ama istiklal harbinde verilen kurtuluş mücadelesi kadar da önemlidir.
Türkün Türk’ten başka dostu yok. Hatta İslam âleminden bile bize en ufak maddi, manevi destek yok. (Bunda da 50 senelik beceriksiz dış politikamızın ve devlet adamı yetiştiremeyişimizin en önemli faktör olduğunu bilmemiz lazım.) Bunlara sebep te eğitim sisteminin yanlış ve eksiklerle dolu olması, insanımızın da eğitimsiz olmasıdır diye düşünüyorum.
Gelelim anlatmak istediğime: Bunca vergiye rağmen vergi gelirlerinin % 85’inin faize gittiği bir memlekette hiç bir şey yapılamayacağı gibi refah seviyesi de yükselmez. Nüfusun %70’i açlık sınırı altındaki vatandaş sayısı da azalmaz, üstelik çoğalır.
Eğer, hepimiz, zengin ve fakirimiz de dahil olmak üzere daha çok insana iş ve aş diyen hakiki ve namuslu bizim gibi iş adamlarımız, hakikaten onurlu, karnı tok, alnı ak bir Türkiye istiyorsak bu borcu silmeliyiz.
Bu faizden, IMF’den, Amerika denen sömürgeci katilden kurtulmak istiyorsak bir gün sıra bize gelmeden, Irak’a dönmeden bu fedakârlığı yapmamız gerektiğini hepimizin bilmesi lazım.
Doğacak çocuklarımız adına bu borçtan ve faizden kurtulmalıyız. Bu borcun silindiğinin ilk yılında milli gelirimizin 2 katına çıkacağına inanıyorum. İşsizliğin, aşsızlığın, açlığın gideceğine bütün kalbimle inanıyorum. Bunlar yapılırken de aylık 150 milyon alanlarla 7 milyar alanlar arasındaki uçurum az çok kapatılmalı. Ayrıca en önemli mesele devletin israfı ve araba saltanatına son verilmelidir.
Geçenlerde Kanal 7’de İsmail Türüt’ün bir programı vardı, ama ben bu yazıyı ondan 2 gün önce tasarlamış, esaslarını not almıştım. Aynı akşam Yaşar Nuri Öztürk te aynı şeyleri başka bir kanalda söylüyordu.
İsmail Türüt’ün programına Sayın Saffet Ulusoy katıldı. Borç, harp, Amerika’ nın yardımı konuşuldu. Şunu biliniz ki Amerika kaşıkla verir kepçeyle alır. Hıristiyan alemi veriyorum diye, diye bizi dilenci etti. Bu hale de getirdi. Sayın Ulusoy konuşmasında, “Kimse hayal etmesin,1 yıl sonra daha kötü bir Türkiye istemiyorsak, hatta sokağa çıkamayacak hale gelmek istemiyorsak bu borcu silmemiz lazım. Nasıl olacak diyorsanız herkes ama herkes, ilkokul talebeleri bile simit paralarıyla bu borcu silmek için katkıda bulunmalıdırlar. Herkes gelirinin %10’unu 1 yıl borç ödeme kampanyasına vermeli. Bir kampanya yapılırsa ben 6-7 milyon dolarla kampanyayı açıyorum” diyordu.
Ben şöyle bir hesapladım Ankara’da 170 tane lüks daire parası. Sonra programa katılan halk ozanı âşıklar da vardı. Birisi, ”Yine böyle bir kampanya açılmıştı, Erzurum köylerinde Köylü öküzünün birini sattı hayra verdi ve millet çiftini komşu öküzüyle eşleştirerek sürdü. Köyde yaşlı bir teyze vardı, o da iki tavuğundan birini satıp parasıyla kampanyaya katıldı.” diyordu. En hoşuma giden de aşığın biri hem çalıyor hem söylüyor. “Param yoksa ben de bu sazı satar ve kampanyaya katılırım.” diyordu.
Şimdi birilerinin 1960 ihtilalinde yüzüklerimizi verdik te ne oldu dediğini duyar gibi oluyorum. O gün de o verilenlerle bir şeyler oldu. Bir kısmı israf edilmiş olsa da. Bu gün o gün değildir. Bu bence 1919’daki kurtuluş savaşı kadar önemlidir. Ufak bir fedakârlığı yapmayacağız diye gemiyi batırmayalım. Bu gemide hepimiz varız ve batarsa hepimiz batarız.
Devlet, parayı ayrı bir hesapta biriktirmeli ve her gün yardım edenleri TV’de yayınlamalı. “Bu günkü bağış............. yekun şu” diye yayınlamalı. Paranın sadece borca yattığını yeminli 10 kişilik bir topluluk kontrol etmeli. Bu 10 kişi içinde Diyanet İşleri Başkanı, Genel Kurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök, Koç ve Sabancı da bulunmalı.
Onurumuz ve torunlarımızın istikbali için bu yapılmalıdır. Devlet tahvili de çıkartılabilir mi düşünmek lazım. Hangi hükümet iktidarda olursa olsun bu borç silinmedikçe sorunlar büyür ama küçülmez. Lafla peynir gemisi de yürümez. 50’nin üzerinde emekli ve asgari ücretli ile konuştum. Hepsi de borçların silinmesi fikrini onayladılar.
Irmaklar derelerden, denizler ırmaklardan oluşur. Eğer böyle bir kampanya açılırsa Çorum’da ilk bağışı ben yapacağım.
Sevgi ve saygılarımla.