Trump emretti, İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, 3 Ocak 2019 Cuma günü öldürüldü.

Ve bölgede yeni ve de çok tehlikeli bir savaşın çığlıkları duyulur oldu.

Bu emir Trump’un kişisel kararı mı, ABD’nin bölge ve İran üzerine yeni bir politikası mı? Bilemiyoruz. Ama irdelemek gerekir. Zaten günlerdir de tartışılmakta.

* * *

Yıl 1993’tür.

Uğur Mumcu'nun ölümü ülke genelinde büyük bir infial yaratmıştı. Tüm Türkiye'de büyük bir nefret dalgası yaratmış, büyük yürüyüşlerle protesto edilmişti. Cenaze töreninde görülmemiş bir kalabalık olmuştu.

Ama sanki bir el bu ölümden yararlanmak istemiş, cenaze törenine ve protesto yürüyüşlerine “Mollalar İran'a” sloganı damgasını vurmuştu.

Cinayetin İslami bir operasyon olarak, İran kaynaklı olduğu kanaati uyandırılmıştı. Ve yükselen büyük tepki, ABD'nin bölgedeki baş düşmanı olan İran'a yönlendirilmişti.

Sonuçta bu cinayetin faturası İran'a kesilmişti.

Mumcu'nun yazılarında özellikle işlediği devlet içindeki derin yapılanmalar, karanlık ilişkiler, uyuşturucu çeteler gözden kaçırılır olmuştu.

Ve de ABD’nin istediği İran karşıtlığı bir refleks özellikle tetiklenmişti.

Amaç, bölgedeki emperyal politikalara karşı olası bir İran-Türkiye yakınlaşmasını engellemek, İran-Türkiye gerginliğini tırmandırmaktı.

Daha genel amaç, olabilecek bir bölge barışını engellemekti.

* * *

Peki, nedir bu özellikle yükselen İran-ABD düşmanlığı?

Ya da daha genel bir ifadeyle, nedir bu İran-Batı gerginliği?

Her şey 1951’de başlamıştı.

Musaddık hukukçu ve İranlı bir siyaset adamıdır. 1951-1953 yıllarında İran Başbakanıdır. Gerçek bir yurtseverdir.

Maliye, Adalet, Dışişleri Bakanlığı da yapmış olağanüstü dürüst bir kişiliktir. Öyle ki, maaş almaz, gönderilen hediyeleri asla kabul etmez.

O dönemlerde İngiltere'nin tüm petrol ihtiyacını ve de Avrupa petrol ihtiyacının % 90'ını tek başına İran sağlıyordu. Ve bugünkü adı BP olan İngiliz şirketi işletiyordu.

Musaddık 1951'de Başbakan olunca, ilk iş İran petrolünü millileştirmek, İngiliz şirketini ülkeden kovmak olur.

Ve yıl 1953'tür.

İran petrolünü kaybeden İngiliz siyaseti, Musaddık’a karşı darbe hazırlar.

İngiliz, ABD ve Şah işbirliğinde ClA'nin organize ettiği darbe girişimi yapılır. Musaddık direnir. Darbe liderleri yakalanır. Şah eşini alıp Roma'ya kaçar.

Birkaç gün sonra CİA destekli ordu yeniden müdahale eder. Başkanlık binası tanklarla bombalanır. “Ajax Operasyonu” denilen darbe gerçekleşir. Musaddık tutuklanır. Roma'ya kaçan Şah getirilir.

Musaddık vatana ihanetle suçlanır, yargılanır. Ölüm cezası verilir. Sonra hücre cezasına çevrilir. 3 yıl tek kişilik hücrede yatar. Evinde göz hapsinde tutulmak koşuluyla çıkarılır. 1967 yılında göz hapsinde iken ölür.

Ve petrol yeniden Batılı şirketlerin olur.

Ta ki, 1979’’da Humeyni gelene kadar...

Çünkü Musaddık'ın yurtsever siyaseti bastırılmıştır; ama onun İran’da uyandırdığı milli tepkiler, artık İslamcı muhalefetle harmanlanmış ve “İran İslam Devrimi” diye tanımlanan Humeyni hareketini yaratmıştır.

Ve de petrol yine İran’ın olmuştur.

* * *

İşte İran’a yönelik politikaların altındaki gerçek amaç:

-Birincisi, petroldür.

Çünkü bugün İran petrol rezervlerinde Suudi Arabistan, Venezuela ve Kanada’dan sonra dünyada 4’üncü büyüklükte bir ülkedir. Ve de en büyük petrol alıcısı Çin’dir.

-İkincisi, İran’da uyanmış olan ABD karşıtlığını kırmak, İslam dünyasına, özellikle de Ortadoğu’ya yayılmasını ve yükselen bir güç kazanmasını engellemek, bunun için İran yönetimini boğmaktır.

-İşte bunun için, İran’ın her siyasi tavrına yaptırımlar uygulanmış ve de uygulanmaktadır.

-Bunun için İran, siyaseten ve ekonomik olarak bir kıskaç içine alınmaktadır.

-Ve bunun için, İsrail’in nükleer silahlarına bir şey denilmemiş, İran’ın nükleer çalışmalarına dur denilmiştir.

-Bunun için, daha 1984’de İran, terörü finanse eden ülkeler listesine alınmıştır.

-Bunun için, bölgede mezhep savaşları tetiklenir olmuştur.

-Ve de bunun için Kuveyt, Katar, Bahreyn, Irak, BAE, Ürdün, Suudi Arabistan, Suriye ve Afganistan’da bulunan üsleriyle, askerleriyle ve de Ortadoğu’da emperyal güçlerin jandarması konumundaki İsrail ile hem Ortadoğu kontrol altına alınmış hem de İran kuşatılmıştır.

Ve de bu kuşatma, Türkiye’yi de tehdit eder olmuştur.

Herhalde Türkiye siyaseti, son gelişmelere bu pencereden de özellikle bakar olmalıdır.