Nasıl bir petrolse ya da nasıl bir doğal gazsa; güney ve doğu sınırlarımızın az ötesinde var bizde yok.

Sanki sınırlar çizilirken, petrol ve doğalgaz yatakları göz önünde bulundurularak çizilmiş.

Petrol ve doğal gaz Fellahlara, kıraç topraklar Türklere!

Böyle bir şey olabilir mi?

!!??...

Kendimi bildim bileli kaynağı bilinmeyen bir haber dolanır durur bu topraklarda.

“Efendim, sınırlarımız içinde petrol denizi var ama açılan kuyuların tümü uluslararası malum gücün (ya da güçlerin) baskısıyla kapalı tutuluyor…”

Nedir bunun doğruluk payı?

Böyle bir şey olabilir mi?

Olur.

Bence olma olasılığı çok büyük.

Türkiye’nin özellikle Güneydoğu komşuları (İran, Irak ve Suriye) petrol zengini iken, Türkiye’nin petrol yoksulu olmasını anlamak ve açıklamak mümkün değildir.

Hele hele olur olmaz her bir şeyin konuşulup, tartışıldığı bir ülkede; böyle önemli bir konunun konuşup, tartışılmamasını anlamak hiç mümkün değildir.

* * *

Gelin bugün, bu konu üzerine biz biraz kafa yoralım.

Yadsınılamayacak iki gerçek var bu konuda.

Birinci Dünya Savaşı’nın (asıl) çıkış nedeni, ‘petrol ve petrol üreten ülkelerin denetim altına alınması gerçeğidir’.

Diğer bir gerçek de; ‘Türkiye’nin Güneydoğu sınırlarının çizilmesinde İngiliz jeologların büyük etkisinin olduğu’ gerçeğidir.

İzi, bu gerçekler göz önünde bulundurarak sürmek durumundayız.

… …

Gazeteci Vedat Yenerer’in de bu konuda araştırmaları var.

Yenerer Üstat konuya ilişkin yazılarının birinde diyor ki;

“...Geçenlerde Türkiye-Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizi olduğu iddiasını yazmıştım.

Bu yazımın yayımından sonra Beşir Yılmaz aradı beni.

Dedi ki; 'Vedat bey, gelin; sizi, Silopi'de Cudi Dağı eteklerine götüreyim de petrolü kendi gözünüzle görün!..’
'Nasıl yani!..' diye sorduğumda anlatmaya başladı..

‘Biz aileden madenciyiz.

Irak sınırında, yaklaşık 300 m mesafede yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum…

Bu madeni, bir süre resmi olarak işlettikten sonra (1978) yılında devlet, kamulaştırıyoruz diyerek, madenime el koydu.

Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfaltit rezervi bu denli az, neden o zaman el koyuyorsunuz?

Dünyanın neresine giderseniz gidin; asfaltit madeni bulunan her yerin altında, mutlaka ve mutlaka petrol vardır.

Bu varsayımdan hareketle; ‘Silopi'nin altı petrol denizidir.’ savımız, doğruluğu tartışılmaz bir savdır.

Burada, yaz aylarında, ocaklarımızın etrafından, resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır. Gelin görün ve siz de tanık olun.

Ayrıca sadece petrol de değil; burada, çok zengin uranyum ve nikel madenleri de vardır…

(…)

Ben Türkiye'deki analizlere ve işi yapanlara güvenmediğim için; madenin her tarafından örnekler alarak, Almanya'ya bizzat götürdüm ve analiz yaptırdım.

Aldığım (raporlarla belgelenmiş) sonuçlara göre, dünyanın en önemli uranyum madenlerinden birisi buradadır ve aktif haldedir…
(…)

Bu bölgede İngilizler de 1967-87 yıllarında petrol aramışlar. Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre petrolün fışkırdığı söylenir. Ama hemen ardından betonlayıp kapatmışlar kuyuları…

Benim madenimin yanında da bu kuyudan var. Gelin, birlikte açalım vanaları…

Eğer beton ve cıva basıp tıkamadılarsa; bakalım nasıl ne kadar petrol fışkıracak.

Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını gören görgü tanıkları var.
Şimdi sorarım size; eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar?

Musul ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındadır.

Cudi Dağı'ndaki petrolümüz resmen Irak'a doğru akıyor ve bu durumu İngilizler de Amerikalılar da biliyor..

(…)
Beşir Yılmaz bugünlerde, Silopi' ye bile zor gider hale gelmiş.
Devlet, ‘kamulaştıracağım’ diye el koyduğu madeni, şimdi Turgay Ciner 'in sahibi olduğu Park Holding'e devretmiş.

Durum böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. Eğer tekrar el konulursa AİHM' sine başvuracakmış.
Kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz olmuşlar.

(…)

Beşir Yılmaz savlarını sürdürüyor.

‘Güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde ama Türkiye, bu siyah altınına sahip çıkmıyor, çıkamıyor.
Türkiye Petrolleri'nin kurduğu TPIK adında bir kurum var. Bu kurum, kendi topraklarında değil, yurt dışında petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyarlarca dolar zarar ediyor.’

(…)

Beşir Yılmaz devam ediyor.

‘Versinler bana ruhsatı; 800 metreden petrol çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi. Herkes bilir ki petrol, sudan sonra gelir. Biz yerli teknoloji ile 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz kimseye ihtiyacımız yok. İzni versinler, görün petrol nasıl fışkıracak.’

* *

Bu görüşmemizden bir gün sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi.

Görüştüm.

Adının yazılmasını istemeyen Mühendis’imizle yaptığım görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.
Mühendis Arkadaşımız; 6(altı) ay kadar önce Cudi Dağları eteklerinde bulanan 6(altı) insan iskeletinin ne olduğunu, bilip bilmediğimi sordu.

Ben de 'bilmiyorum' dedim.

Mühendis ekledi; 'Bu iskeletler 18 Yıl önce Cudi Dağı'nda kaybolan 6 Türk Petrol Mühendislerinin iskeletleri. Kafaları kesilerek öldürüldü...' dedi.

Dondum kaldım.

Ne diyeyim. Kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur diye düşündüm..

Ardından devam etti..

'Vedat Bey, Türkiye, maden bakımından dünyanın en zengin ülkesidir

Size daha başka bir şey söyleyeyim.

Siz, Ödemiş yakınlarındaki Bozdağ'ın, dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu biliyor musunuz?

Ama bu madenleri kimse çıkaramaz.

Hatta bu konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü.

Uğur Mumcu ve Çetin Emeç'in öldürülmeden kısa bir süre önce bu madenlerin üzerine gittiğini biliyorsunuz her halde...'

İlgiyle dinledim.

O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez.

Savlarının hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis, gazete ve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yönde bir haber yapmadığını/yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu, örneklerle anlattı.

… …

Beşir Yılmaz'a son sözüm ' Bana anlattıklarınızı Genelkurmay''a anlatınız mı?' oldu.

Aldığım cevap da aynen şöyle oldu.

"Vedat Bey her şeyi belgeleriyle birlikte bir kaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!"

Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!..

Son sözüm: 'AB ve ABD, PKK’yı boşu boşuna özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi.

Bölgede alınacak doğru kararlar Türkiye''yi ekonomik olarak uçuracak gelişmelere gebedir!..”

* * *

Evet böyle diyor, bunları yazıyor, bunları anlatıyor Vedat Yenerer…

Sizi bilmem ama ben hiç şaşırmadım.

Bu coğrafya böyle bir coğrafya; bu coğrafyanın üzerinde yaşayanlar da böyle bir halk.

Böyle bir halkın seçtiği yöneticiler de böyle yöneticiler.

Malına, mülküne, topraklarına, adalarına sahip çıkamayan yöneticiler.

Siz bakmayın attı mı mangalda kül bırakmayan söylemlerine…