Tarif edilen yere gidinceye kadar içinde zihinsel bir karmaşa oldu bu söz. Sonra “Bana ne elin çöplüğünden; sonra sorup öğrenirim. Ben Ferhatlı Köylülerini bulmalıyım” diye zihinsel karmaşadan sıyrıldı. Halbuki ilk rastladığı Çorumlu’ya “Çöplük neresi?” diye sorduğunda “Ne çöplüğü” dememiş, hemencecik tarif etmişti Öztürk’e.
Tarif edilen yol üzerinden Çöplük’e geldi farkına varmadan. İlk karşılaştığı köylüye de Ferhatlı Köyü’nü ve köylülerini sordu.
“O tarafın köylüleri buralara gelirler. Şu dükkandan birisine sorarsan gösterirler” sana dendi.
Öztürk de öyle yaptı. ‘Çevlik’ (Etrafı tek katlı binalarla çevrili küçük alan) karşısında bulunan ilk bakkal dükkanına girip sordu. Dükkan sahibi Öztürk’ün kolundan tutarak dışarı çıkarttı; diğer eliyle de:
“Bak koçum, şu ‘gödek’ (kısa) iskemlede oturan var ya, sorduğun köyün öğretmeninin kaynatası. Molla İzzet derler. O’na sorarsan daha çabuk bulursun o kölüleri” diye karşı dükkanın önünde oturan şapkalı şahsı gösterdi.
Ne güzel şanstı bu. O Ferhatlı Köylülerini bulup okulun öğretmenine ulaşmak isterken, öğretmenin kayınbabasını bulmuştu. Ve içinden sevinerek “Şans buna denir” diye geçirdi.
Öztürk aradığını bulmuştu. Zaten O da köyün önceki öğretmenini bulacak, tanışacak, okulun devir-teslim işlemlerini yaparak göreve başlayacaktı.
Hemen yanına gitti Molla İzzet’in. Selam verip Ferhatlı’yı, Ferhatlıları sordu.
Molla İzzet Çöplük çevliğinde manavlık yapıyordu. Kendisine selam veren delikanlının selamını alıp, oturduğu yerden kısa bir süre selam vereni ‘süzdü’. Oturduğu yerden kalktı, dükkanın içine doğru uzandı, altındaki iskemle gibi bir iskemle çıkardı.
“Buyur delikanlı otur” dedi.
Öztürk yanına konan iskemleye, Molla İzzet’le birlikte yanına oturdu.
“Hoş geldin delikanlı.”
“Hoş bulduk.”
“Nerelisin?”
“İzmirli’yim.”
“Ne yapacaksın Ferhatlıları?”
Öztürk ne için geldiğini, köylülerle tanışmak istediğini, köylüler aracılığı ile köyün önceki öğretmeni ile tanışıp, ondan köy okulunun devir-teslim işlemlerini yapmak istediğini bir bir anlattı Molla İzzet’e.
“O köyün öğretmeni benim damadım olur. Başka bir köye tayin istemiş. Galiba vermişler. Henüz köyden ayrılmadı. Kendisi bugün burada. Alışveriş yapmaya gitti. Birazdan gelir. O da köye gidecek...” açıklamasını yaptı Molla İzzet.
Öztürk aradığını şimdi tam anlamıyla bulmuştu.
Molla İzzet kalktı, yanındaki berber dükkanının çırağına “Kapılı’dan iki çay söyle” dedi.
Çevliğin biraz ilerisinde “İki Kapılı” dedikleri kahve vardı. Berber çırağı kşoarak İki Kapılı’ya gitti, içeri girmeden “Molla Emmiye iki çay” diye bağırıp geri geldi.
Çaylar gelmiş, yudumlanırken Molla İzzet Öztürk’e hal-hatır sordu. Yolculuğunun nasıl geçtiğini sordu. Ana-babasını ordu. İzmir’i sordu. Sonra:
“Çorum’a ilk defa mı geliyorsun” diye sordu.
“Evet” dedi Öztürk “İlk defa geliyorum.”
Sohbetin ortasında, köyün önceki öğretmeni köşeyi dönünce Molla İzzet; “Aha o da geliyor” dedi.
Elinde iki dolu file ile yanlarına gelince köyün önceki öğretmeni, Molla İzzet ile Öztürk ayağa kalktılar. Ve Molla İzzet, Öztürk’ü damadına tanıştırdı. Damadına da Öztürk’ü tanıştırarak, oturmayıp dükkanına girdi.
“Memnun oldum. Ben Bahri Güven. Hoş geldiniz...” diye kendimi tanıttım...
*
İlk defa 54 yıl önce Çöplük’te tanıdım Öztürk Ergen’i.
“Buyurun oturun” dedim.
Molla Baba dükkanına girerken, Molla’nın kalktığı iskemleye ben oturdum. Ellerimdeki fileler yormuştu galiba beni.
Öztürk’le emsaldik. Biraz hal-hatır sorduk birbirimize. Sonra binip gideceğimiz aracın saatini söyledim Öztürk’e.
“Beraber gideriz. Ben henüz köyden ilişiğimi kesmedim. Gidip hem okulu görürsün, hem köyü tanırsın. Bu gece bizde kalır, ancak yarın dönebilirsin köyden” dedim.
“Ben şimdi otelde kalıyorum. Oraya gidip hesabımı ödeyeyim”
“Hangi oteldesin?”
“Konak Oteli’nde”
“Yakın, beraber gidelim” diye birlikte kalktık, otele birlikte gittik. Öztürk otele olan hesabını ödeyerek otelle ilişiğini kesti. Sonra yine Molla Baba’nın dükkanına dönerken, Öztürk’ün aklına “çöplük” sözü yine takılmış olmalı ki:
“Sahi hocam, buraya neden Çöplük diyorlar? Ben çöplük olmuş bir yer göremedim” diye sordu.
Güldüm ve bildiğim kadarıyla açıklamaya çalıştım.
“Her şehirde vardır böyle ‘garip’ isimler. Önceleri bu mevkii şehrin en kenar kısımları imiş. Burada şehrin çöpleri biriktirilip, sonra başka yere taşınırmış. Şehir büyüdükçe burası çöplük olmaktan çıkmış. Daha sonraları yüzlerce dükkan yapılınca; çarşıya dönüşmüş. Şimdi ise şehrin alış-veriş merkezi konumunda. Ancak yine de halk arasında “Çöplük” olarak isimlendirilir. Dışarıdan gelen yabancılara “çöplük” ismi garip ve hoş olmayan bir isim olarak düşünülse de, biz alıştık bu isme.”
“Önceden benim de garibime gitti. Neden çöplüğe geliyorlar dedim kendi kendime. Şimdi anladım ve merakımı da giderdim.”
SÜRECEK