Hiçbir canlı bu dünyada tek başına yaşayamaz. Çünkü canlılar toplumsal varlıklardır. Hep toplum içinde olmak, hemcinsleri ile beraber bulunmak isterler. Bu canlıların yaratılışından gelen içgüdüsel ve kalıtımsal bir ilahi özelliktir. Allah canlılardan herhangi birisini ayrı bir yere bırakın, her cins araya araya kendi cinsini bulur. Davar davarı, arı arıyı, kuş kuşu, sığır sığırı, insan da insanı arayıp bulur. Toplum içinde suç işleyenleri cezalandırmak için onları toplumdan, ailesinden tecrit edip, ayırıp hapse koymak bir eziyet ve ızdıraptır. Yani ayrı yaşamaya mecbur etmek.

Birlik ve beraberliğin önemi ilk önce ailede, akraba arasında, dost ve yakın iş ilişkisi olanlar arasında ve genel olarak da toplumsal alanda kendisini gösterir. Toplumların ana temeli, yaşama şansı birlik ve beraberlik temelinin sağlamlığına bağlıdır.

İslam’da birlik ve beraberlik Müslümanların iman-inanç birliği esasına dayanır. Yüce Allah cc. ve sevgili peygamberimiz bu nedenlerle bir toplum için özellikle de müminler için birlik ve beraberlik yaşam şartıdır, buyurmuştur.

Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Ali imran Suresi 103-104 ve mütebaki ayetlerinde Müslümanlar için birlik ve beraberliğin önemini şöyle anlatıyor:

“Ey iman edenler. Hepiniz toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın. Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetlerini anın. Sizler birbirinize düşman idiniz de o sizin kalplerinizi iman bağı ile birbirinize bağladı. Sizler ateş çukuru kenarında idiniz, ulu Allah sizi oradan kurtardı ve sizi kardeş yaptı.

Ey Mü’minler, kendilerine apaçık deliler geldikten sonra bölünüp parçalanıp ayrılığa düşmeyiniz. Bölünüp parçalananlar için büyük bir azap (sıkıntı) vardır. Bölünüp parçalanmak kişiye dünyayı zehir eder. Ulu Allah bu ayetleri ile bizleri uyarıyor. Aramızdaki birlik ve beraberliğin önemini bildiriyor. İç ve dış düşmanların aramıza soktukları fitne-fesat ve hasedi kullanarak bizleri birbirimize düşürmelerine fırsat vermeyin, kardeşlik bağlarınızı koparıp da düşmanlarınızın tuzaklarına düşmeyin, diye bizleri uyarıyor.

Bakınız, yine Enfal Suresi 182. ayetinde;

Allah’a ve resulü Hz. Muhammet SAV.in emir ve öğütlerine uyun. (Kur’an’a sımsıkı sarılın). Bölünüp parçalanmayın, birbirinize düşmeyin. Eğer birlik ve beraberliğinizi bozar, aranızda ayrılığa düşerseniz, gücünüz ve kuvvetiniz azalır, hatta yok olur gider de, düşmanlara yem olursunuz. Birbirinizden gelecek sıkıntılara katlanıp sabredin. Unutmayın, Allah cc. sabredenlerle beraberdir, buyuruyor.

Yüce yaratıcımız, bizlerin bir tesbihin taneleri gibi birbirimize sımsıkı bağlanmamızı emrederken, bizler Müslümanlar ve Müslüman milletler olarak ne yapıyoruz? Sanki inadına yapmış gibi kendi bindiğimiz dalı kesiyor, başkalarının tuzaklarına düşüyoruz. Bugün yeryüzündeki 2 milyara yakın Müslümanın acıklı haline bir bakın. Mezhep, meşrep, tarikat, ırksal, ekonomik ve ne idüğü bilinmeyen sudan sebeplerle nasıl ayrılığa düşmüşler? Zillet içerisinde, düşmanlarının oyuncağı haline gelmişlerdir ve güneş gibi parlak ve aydınlık olan kutsal dinimizi de insanlık nazarında ne hale düşürmüşlerdir. İslamiyetle terörizmin arasında milyarlarca km mesafe olduğu halde, İslam’la terörün en ufak bir bağı olmadığı halde, ne yazık ki İslam’la terörizmin eş değer, anlaşılır hale gelmesine sebep olmuşlardır. İşte bu durum tefrika denilen ayrılık belasının sonucudur. Allah en kıymetli nimetlerinin çoğunu Müslümanlara vermiştir. 2 milyar nüfusa sahip bir topluluk arazi bakımından dünyanın 1/3-1/4 toprağına sahipler. Tabi kaynakların, özellikle petrol bakımından, doğalgaz bakımından yarısı Müslüman yurtlarında. Doğalgazın dörtte üçü Müslümanların elinde. Ama dünyanın yönetimindeki etkinliklerine bakınız; sıfır. Servetlerini Yahudiler ve Hıristiyanlar kullanıyor. Kaynaklar yabancıların elinde. İslam’ın aleyhine işliyor. Müslüman Müslümanı yok eder hale geldi. İşte bu, fitne tohumunun meyvesidir.

Müslüman Arapların trilyon dolarları yabancılara hizmet ediyor. İşte bunların sebebi müslümanların birlik içinde olmayıp, bölünüp parçalanıp rüzgarın önünde savrulan kuru yapraklar ve saman çöpü gibi etkisiz yetkisiz birbirine düşman insanlar olmalarındandır. Sen ben kavgası Müslümanları bu hale düşürmüştür. Müslümanları düşmanlarımızın elinde oyuncak yapmıştır.

Üzerinde yaşadığımız havasını teneffüs ettiğimiz bu güzel vatanımız yüzbinlerce şehidin kanı ile sulanarak kurtarılmıştır. Sadece Çanakkale’de 1918’de verilen şehit sayısı resmi kayıt 253 bindir. Cumhuriyet en az bir milyon şehidin kanı üzerine kurulmuştur. Milli şairimiz Mehmet Akif’in ifadesi ile

Toprağı sıksan fışkıracak şüheda

Canımı cananımı alsın da hüda

Tek beni etmesin vatanımdan cüda, şeklinde dile getirmektedir.

Bizleri topla tüfekle yıkamayanlar aramıza soktukları fitne ile kardeşi kardeşe düşman etmişlerdir. Bugün birlik dirlik günüdür. Sen-ben değil, biz-siz zamanıdır. Unutmayınız, “Tefrika girmeden bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” M.Akif.

Tefrika bir kurt gibidir. Bir ağacın içine girerse bin yıllık çınarı çürütür, yere serer. Birliği bozulan milletler de böyle yıkılırlar. “Hiçbir sorun çözülmez okumakla, yazmakla, başarıya varılır alın teri emekle. Eller neler keşfetti, daha neler bulacak. Bizler hala meşgulüz birbirimizi yemekle” diyor şair.

Bizler gerçek manada Müslüman olsak, asla zillete düşmeyiz. Allah’ın yardımı daima bizimle olur. Ama maalesef samimi değiliz ki, bu durumdayız.