22 Nisan Cumartesi sabahı ÇEKVA (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı) genel kurul toplantısına katıldım. Divan başkanlığını Prof. Dr. Ahmet Samsunlu hocamızın yaptığı toplantı çok renkli geçti. Genel Sekreter Sabit Velidedeoğlu yıllık faaliyet raporunu okudu. Ben de söz alarak, “Vakfa hizmet, Hakk’a hizmettir.” diyerek, Çekva Başkanı Avni Çelik,  genel müdür Erdal Karslı, Sabit Velidedeoğlu ve Çekva müdürü Fatma Feyzioğlu’na  başarılı çalışmaları nedeniyle teşekkür ettim.

Öğleden sonra yaptığımız Çorum lisesi 1963 mezunları toplantısına Tuncay Erzurumlu, Abdullah Bükülmez, Hüseyin Kadayıfçı, Üstün Atalay ve Bahattin Baş geldiler. Toplantıda Çorum lisesi anılarımızı tazeleyerek hasret giderdik.

Metin Aşkın hocamızı telefonla aradık, ama ulaşamadık. İskilip’ten İsmet Kasımcan

ve Antalya’dan Ahmet Söylemez’le telefonla görüşerek hal hatır sorduk.

Hayatın ve ülkemizin kargaşası aklımı zorlamaya başladı. Güne sığmayan acılar yaşadığımız için geceleri uyuyamıyoruz.  Ben her sabah parkta spor ve yürüyüş yaparak hayata tutunmaya çalışıyorum. Böylesi zor zamanlarda hep hiciv, mizah

ve müziğe sarılır, ruhumu tazelerim. Sizlere de tavsiye ederim.

GECE YATISI

Süleyman Nazif  Abdullah Cevdet’i hep iğneler ve hiç sevmezmiş. Alaeddin Gövsa

bir gün şu olayı anlatmış. Abdullah Cevdet, Süleyman Nazif’in kabrini ziyaret etmiş. Bu sırada Süleyman Nazif mezardan başını kaldırıp,

- Aramızdaki kırgınlığa rağmen beni ziyaret etmenden son derece memnun oldum. Fakat, bu kadarla yetinmeni istemem, seni muhakkak gece yatısına da beklerim, demiş.

MÜMKÜNSE RESMİNİ ÇEK

Avrupa’da bir kömür havzasında büyük bir göçük olmuş ve yüzlerce işci ölmüş. Gazetesi adına olay yerine gelen gazeteci kaza hakkında teleksle bilgi geçerken yazısının sonuna şöyle bir espri eklemiş:

“Facia o kadar dokunaklı idi ki Tanrı bile karşı tepeden üzüntülü bir şekilde bu elim manzarayı seyrediyordu. Gazetesinden muhabire hemen şu direktif gelmiş.

– Sen faciayı bırak, derhal Tanrı ile bir röportaj yap, mümkünse bir de fotoğraf al ve gazetenin ilk baskısına yetiştir.

HÜRRİYET

Ateşli bir cumhuriyetçi olan Grig, zamanla hürriyet mücadelesi konusunda heyecanını kaybetmişti. Bu değişikliğin sebebini şöyle açıklıyordu:

– Hürriyet içilmesi bitince baş döndüren bir şaraptır. Asıl büyük olan hürriyet değil, onun uğrundaki mücadeledir.

FARK

Bir toplantıda savaş ve barıştan söz ediliyormuş. Hazırcevaplılığıyla meşhur bayan Anna Corwel bu konuda şöyle demiş:

- Savaş ve barış arasındaki fark bence şudur. Barış zamanında oğullar babalarını gömer, savaş zamanında babalar oğullarını!..

ÇOK ÇİĞNENEN PATİKALARDA OT BİTMEZ.

Hafif meşrep bir kadın meşhur Amerika’lı Mark Twain’le dereden tepeden konuşurken, mevzu annelik meselesine gelmiş. Kadın,

- Yıllardan beri evliyim, bir çocuğum olmasını çok isterdim. Halbuki hiç çocuğum olmadı. demiş. Bunun üzerine Mark Twain

- Çok çiğnenen patikalarda ot bitmez hanımefendi, demiş.

*

Bahar geldi, tabiat her yerde canlanarak hayatı renklendirmeye başladı. 

Şimdi bir bahar şarkısı zamanıdır. Sözleri Bekir Mutlu’ya, bestesi İskilip’li hemşehrimiz rahmetli Erdoğan Berker’a ait şu güzel Nihavent şarkıyı mırıldanarak İstanbul’dan sizlere enerji gönderiyorum. Umarım, hisseder, kabullenir ve alırsınız. 

Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç ?
Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç ?
Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç ?
Geçen günlere yazık, yazık etmişsin gönül sen… 
Öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen!..