Koronavirüs denen meret bir ay önce ilk defa Türkiye’de görüldüğünde, basında çıkan tek karelik bir karikatür dikkatimi çekmişti. Bir vatandaş Tanrı’ya telefon ediyor, “Tanrım 2020 programı virüslü çıktı, yeniden formatla” diyordu.

Gerek İslam tarihinden, gerekse dünya tarihinden biliyoruz ki birçok kereler insanların başına böyle salgın hastalıklar veya tabii afetler gelmiştir. Bazı bölgelerde “kıran girdi- kıran geldi” derler. Tavuklar ve koyunlar iki gün içinde topyekûn telef olur. Kıran giresice diye ilenmek buradan gelir.

gibi salgın ve kıran vak’aları ilâhi açıdan bakarak değerlendirenler olduğu gibi; yerküre üzerinde vukubulan yüz binlerce sıradan olaylardan biri olarak görenler de vardır. İkisi de doğrudur. Müspet ilim erbabı için, bu vak’a (vaka denmesi yanlıştır) tamamen bir tabiat hadisesidir. Tıp ilmi erbabı bu durumu tamamen bilimsel açıdan ele alır, inceler, anlatır ve hemen gereği ne ise onu yapmaya başlar. İlimde aklın yolu birdir. İlim adamları tamamen somut verilere, delillere bakarlar ve çaresini ararlar. Nitekim görmekteyiz ki bütün dünyada bilim insanları bu olaya yoğunlaşmış durumdadır. İnşallah tez elden tüm insanlığa şifa olacak bir başarıya ulaşırlar.

Bir de olaya ilâhi açıdan, ahlakî ve insanî açıdan bakarak kendi anlayışı, görüşü, dini, imanı, hisleri ve mantığı ile felsefe yapanlar var. Bu grup hem kalabalık, hem hepsinin yazacak çok şeyi var. Aslında bu grubun yaptığını sosyologlar, sosyopsikologlar, antropologlar yapmalı. Onlar bilim ve mantık gözü ile baktıkları için toplumların eğilimlerini görerek geleceğe yönelik doğru tahminlerde bulunabilirler. Hatta proje bile üretebilirler.

Ben de burada kişisel kanaatimi arz edeceğim. Şifa olacak bir formülüm yok. Ancak asrın değil bin yılın vak’ası olan bu salgından herkes ama herkesin çıkaracağı dersler var. Meselâ, sanki Allah’ın emri imiş gibi evi veya dükkânı iki sene boş kalsın ama kiradan yüz lira inmem diyen mülk sahipleri ders alabilirler.. Oyun oynaması, ip atlaması ve okuması gereken 12 yaşındaki kızını evlendiren cahil babalar ders alabilirler. Dünya malı benim deyu zapta geçirenler, parti lideriyim diye Nemrutlaşanlar ders alabilirler. Hasbelkader bir makamı ele geçirenler, bir daha bu fırsat elime geçmez deyu kul hakkı yiyenler ders alabilirler.

Benim sözüm sadece burnu bulutları çizen patronlara, ağalara, paşalara, pati liderlerine, müdürlere değil; aynı zamanda işçiye, memura, esnafa, kapıcıya, odacıya. Bu ne hırs, bu ne bencillik, bu ne gurur, bu ne gösteriş, bu ne riya, bu ne sinir, bu ne hoşgörüsüzlük arkadaş?

DERS ALMAK İNSANIN İÇİNDE OLMALI

Ders alacak olsak imkânlar o kadar çok ki. Yıllardır sokakta gördüğümüz “Kamyon Arkası” yazılarında bile büyük dersler var. “Duvar Yazıları” diye internette dolaşan öyle güzel özlü sözler var ki, on tanesini seçip kendimize düstur edinsek, insan-ı kâmil oluruz. Bunları birçok yazarlar kitaplaştırdı. Duymadım, görmedim deme mazeretimiz de yok. Hele şimdi kamyon arkasından, duvarlardan çıktılar, cebimize girdiler. Sesli ve görüntülü olarak artık avucumuzun içindeler.

Tüm dünya hukuk kurallarının amacı neyse, sosyal medyada (yani avucumuzun içinde) aynısı var. Kur’an’ın emir, yasak ve tavsiyeleri neler ise en güzel ifadelerle sosyal medyada, yani avucumuzun içinde var. Hz. Muhammed dâhil bütün peygamberlerin insanlık namına insanlardan istedikleri her şey resmedilerek şahane anlatılmış. Adab-ı muaşeret (görgü kuralları) dersek alâsı var. Sadece atasözlerimizin icabını hayatımızda yaşasak kimsenin ne kalbi kırılır, ne kimsede kul hakkı kalır.

ANCAK!

Mesele lafla birbirimize vaaz etmek değildir. Türkiye dâhil İslam âlemi 1400 senedir vaaz veriyor ve vaaz dinliyor. Bu ülkede, çaycı, çörekçi, satıcı, esnaf, işçi, memur, herkes din âlimi olmuş; iki hadis bir ayet hemen vaaza başlıyorlar. Peki, fiiliyatta yani sosyal hayatta durum nedir? Tam bir korona!

DÖRDÜNCÜ DÜNYA HARBİ BAŞLADI

Diyeceksiniz ki arkadaş üçüncü dünya savaşı ne zaman oldu? Niye haberimiz yok? Bal gibi de haberiniz var. İkinci Dünya Savaşı bittiği gün Üçüncü Dünya Savaşı başlamıştı. Emperyalistler hemen dünyayı paylaşma yarışına girdiler ve iki kutba böldüler. Savaş başladı. Bu savaşta atlar şakadan tepiştiler, fakat eşekler, köpekler, tilkiler, koyunlar, tavuklar, sahiden öldüler.

Bu savaşta ateşli silâhlar yoktu. Bu yüzden pek çoğumuz silâhı da, savaşı da göremedi. Çünkü silâh olarak kullanılan da kendi idi, savaştırılan da kendi idi. Bu savaşta, sinsilik, kahpelik, alçaklık, canilik, acımasızlık, vicdansızlık silâhları kullanıldı. Nifak bombası, bölücülük füzesi kullanıldı. Etnik gruplar, mezhep mensupları kandırıldı, kardeşi kardeşe öldürttüler. Kendileri uçak gemileri ile birbirine hava attılar. Ama asla birilerine bir tek füze bile atmadılar.

Nasıl düşman iseler, yetmiş yılda bir Amerikan askeri bir tek Rus askeri öldürmedi. Çekoslavakya’yı altı saatte işgal eden koskoca Rus ordusu yetmiş yılda büyük düşmanı Amerika’nın bir tek askerini bile öldürmedi. Ama yetmiş küçük ülkenin yetmiş milyon insanı birbirini öldürdü.

Küçük devletçiklerin ezilme hikâyesi sadece savaş, terör, suikast ve ölüm değildi. Bir de enflasyon denen görünmeyen düşmanları vardı. Bataklık gibiydi. Çırpındıkça batıyorlardı. Emperyalistlerin keyfi yerinde idi. Keyiflerinden her pazar golf oynamaya gidiyorlardı. Pazartesi günü savaştırdıkları zavallılara dostluk eli uzatıp barış şartları teklif ediyorlardı. Utanmadan bunun adına SOĞUK SAVAŞ diyorlardı. Aslında fikir fakirlerinin mefkuresi (ölümü göze aldıkları ideali) birileri için tamamen kurgu idi. Bu oyun bu sahte savaş 2019 yılında bitti. (İnşallah Bitmiştir)

2020, Dördüncü Dünya Savaşı Başladı.

enerji ve nükleer silâhı sınırsız şekilde kullananlar. Onlarca uçak gemisi ile dünyanın neresi olsa bana vız gelir, gider bombalarım diyenler. Gücüne kuvvetine güveni sınırsız olanlar. Şimdi o uçak gemisini hiçbir limana yanaştıramıyorlar. Hiçbir uçağı uçamıyor. O dev gibi ordusu kışlasında esir oldu.

Çünkü bir şeyi unuttular, Allah’ı.

Ne olduğu bile belli olmayan, gözle görülmeyen, elle tutulmayan, atomla ölmeyen, radyasyon tesir etmeyen, eli ayağı, ağzı, burnu, kafası gözü olmayan, zerrenin binde biri kadar bir canlı yedi milyar insanı eve hapsetti. Ne menem bir şey ise, iki aydır ağzından bir tek kelime bile çıkmadı.

Hani âlem-i letafette konuşmalar dilsiz, damaksız olacakmış. İşte oldu. İki aydır dilsiz, damaksız biri konuşuyor. Duyan var mı?

13.4.2020