Şu anda Avusturalya’da ailesiyle yaşayan, torun-tosunla birlikte olmanın tadını çıkaran çocukluk arkadaşım Reşit Ayhan’ın facebook sayfasında bir alıntı yazısı dikkatimi çekti.
Üstelik “ibretlik” bir yazı.
İznini alarak  aktaracağım. 
Üstelik, Boğaziçi Üniversitesi’ne  tartışmalı biçimde rektör olarak atanan Prof. Melih Bulu’nun “intihal” (çalıntı) olduğu iddia edilen tezi gibi olmasın diye, yazının tümünü tırnak içine alarak yayınlıyorum.
Neme lazım.
“Bir düşünün. Hafta sonu bir otelde kalıyorsunuz, oda temizliği için gelen görevli kapınızı çalıyor. Açtığınızda karşınızda duran temizlikçi eski bir bakan.
İsveç’in eski bakanı, 25 yıl milletvekilliği yapmış, üstelik yıllarca İsveç’in en büyük partisi olan Sosyal Demokrat İşçi Partisi başkanlığı görevini yürütmüş olan Mona Sahlin tam da bunu yapıyor şu sıralar. Kızının kurduğu bir temizlik şirketinde hafta sonları otel odası temizliyor. Hiç gocunmadan…
Sahlin 25 yılı aşkın siyasi hayatı boyunca iki kez rüşvet ve yolsuzluk iddiasıyla soruşturma geçiriyor. İlkin, sağcı bir gazete Sahlin’in devlet işleri için tahsis edilen kredi kartından kendisine çikolata aldığını öne sürdüğünde Mona Sahlin görevinden istifa ediyor ve kendisini mahkemeye veriyor. Tarihe “tobleron davası” olarak geçen bu soruşturma sonucunda aklandıktan sonra görevine geri dönüyor.

Sahlin’i ikinci kez rüşvet iddiasıyla yolsuzlukla mücadele komisyonu karşısına çıkaran suçlama ise, denetim mekanizmalarının demokrasilerde nasıl çalıştığı konusunda ibret olacak cinsten.
Sahlin, bakanlık yaptığı dönemde, ünlü tenisçi Roger Federer’in Dünya Şampiyonluğu final maçına turnuva organizatörleri tarafından onur konuğu olarak davet ediliyor. Ancak yolsuzlukla mücadele komisyonu, bu daveti kabul edip maç bileti ücreti ödemediğinden, siyasal makamını kullanarak kendisine çıkar sağladığı gerekçesiyle Sahlin hakkında soruşturma başlatıyor. Turnuva organizatörleri, bu tür organizasyonlarda onur konuğu davetiyelerinin parayla satılmadığını söyleseler de aynı şekilde davet alan İsveç Genel Kurmay Başkanı’nın davetiyeyi reddedip kendi parasıyla bilet almış olması Sahlin’i çok zor durumda bırakıyor.
Mona Sahlin partisinin başında girdiği son seçimlerde % 0,5 oy kaybına uğradığında ise görevinden istifa ediyor…
Size çok garip geliyor değil mi?”

Bu yaşanmış olay Türk siyasetinde yaşananlar dikkate alındığında “ibretlik” bir tabloyu çağrıştırıyor.
Üstelik uzağa gitmeden…

Birkaç yıl öncesi yaşanan Ensar Vakfı olayını hatırlayalım.
Bu vakıf çatısı altında eğitim yapan 45 erkek çocuğuna tecavüz edilmişti.
Ülkeyi ayağa kaldıran, Batı basınında da büyük yankı uyandıran bu iğrenç tecavüz olayı hakkında konuşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, TV ekranlarında vakfı savunmuş ve “Bir kereden bir şey olmaz” demişti.  

“Aklın tutulduğu an” bu olmalı…
Üstelik utanç verici bir tutulma…