Bekir Şen Kardeşim göndermiş, “Abi biz ne ara bu denli nankör, bu denli kadir kıymet bilmez olduk?” üst başlığıyla.

Yakın zamanda hayati bir tehlike atlatan Bekir Kardeşimi telefonla arayıp; hem geçmiş olsun dedim, hem bu bilgiyi bana ulaştırdığı için teşekkür ettim.

“Sorunun yanıtına gelince, 16 yıldır Bekir’im ” dedim.

Karşıdan ses gelmeyince de devam ettim….

“Aslında Atatürk’e karşı nankör tavırlar, 10 Kasım 1938’ de başladı, 1950’li yıllarda bayağı bir ivme kazandı, son 16 yıldır da doruğa ulaştı …” dedim.

Karşıdan, “Haklısın Ağabey” yanıtı gelince de karşılıklı olarak, kös kös kapattık telefonlarımızı.

Evet..

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı dillendirilen nankörce söylemler, tavırlar ve karalama çalışmaları; son 16 yılda, doruk yaptı.

Bekir Şen Kardeşimin gönderdiği aşağıdaki yazı içeriği haberin sonunda, ülke olarak takınılan tavır bunun en güzel örneğidir.

* * *

İşte o yazı.

“ABD’li Psikiyatri Profesörü…

Adı; Arnold LUDWIG

Hayatında Türkiye'ye hiç gelmemiş…

Bir kitap yazmış,

Kitabın adı; ‘KING of the MOUNTAIN’…

Kitapta bir bölüm var; "In one of the most comprehensive and insightful studies of political leadership ever undertaken."

Adından da anlaşılacağı üzere dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap…

Kitap, 20. Yüzyıl Dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor…

Dünyadaki liderler arasında yer alan 2000 (iki bin) kişiyi belli ama aynı ölçütlere göre değerlendirmiş…

Ülke yönetmiş, Saddam’dan Kaddafi'ye; Mao'dan Roosevelt'e; De Gaulle'den Nehru'ya; Churchill'den Hitler'e; Mussolini'den Mandela'ya; Stalin'den Nasır'a ve Arafat'a kadar hepsini tek tek özenle ve titizlikle incelemiş…

Bu çalışma ve araştırma tam 18 yıl sürmüş…

Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamını, belli ölçütlere göre değerlendirmiş…

Öne çıkan liderlerin hepsine aynı olmak üzere 200 kadar değişik kıstas uygulamış,

Bu kıstaslara göre, 1'den 31'e kadar değişken puanlar verip değerlendirmiş ve bir sıralama yapmış…

Uyguladığı testin tam adı, ‘Political Greatness Scale’ (PGS) olarak tanımlanıyor.

Bu teste göre bir sıralama yapmış.

Örneğin; en çok Roosevelt ve Mao 30’ar puan alırken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23, Kennedy 15 puan almışlar.

Sadece tek bir lider, 31 puanla ilk sırayı almış ve bu lider, ‘Visionary’ sıfatıyla, 20. Yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı unvanına layık görülmüş…

O liderin kim olduğunu hemen buldunuz değil mi?

Evet, o lider, o devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK.

… …

Bu onur ve gurur veren olayı sosyal medyada paylaşan, Gurbetteki Atatürkçü Bilim Adamları Derneği (A.B.D Şubesi) Üyesi Prof. Dr. Vural Cengiz; ‘Bu olayda beni şaşırtan; böylesine gurur ve onur veren bir olaya, Türkiye’nin yazılı ve görüntülü basınının yer vermemesi oldu’ demiş.”

* * *

Tabii Vural Cengiz Hoca, Amerika’dan, Amerikan gözlüğüyle ülkemize baktığı için; ülkenin yazılı ve görüntülü medyasının bu onur ve gurur verici olaya yer vermemesini şaşılası buluyor.

Oysa ben hiç şaşırmadım Sevgili Hocam.

Siz ne kadar zamandır, ülkemiz dışında yaşıyorsunuz bilmiyorum ama biz (hâlâ) ortalama öğretim düzeyi 4,5 yıl olan bireylerden oluşan bir ülkeyiz.

Eğitim düzeyimiz ise çok daha kötü…

Okuma ve araştırma alışkanlığından yoksun; sadece duyduklarını doğru bilgi kabul eden, bir kamuoyumuz var. Ve ne yazık ki, ülkenin her bir şeyini, sadece duyduklarıyla donanımlı bu kamuoyu(!) belirliyor.

* * *

1950’li yıllarda ivme kazanıp, son 16 yılda, doruğa ulaşan Atatürk düşmanlığı, mevcut iktidar tarafından sistemli bir biçimde yürütülüyor.

Atatürk, sessiz sedasız okul kitaplarından çıkarılıyor. Yakılan, yıkılan Atatürk Anıtlarına sessiz kalınıyor. Atatürk adı, pek çok tesisten, sistemli bir biçimde silinip; kel alaka kişilerin adları veriliyor.

Ülkenin yazılı ve görsel medyasının yüzde doksanını elinde bulunduran iktidar, ne dikte ettirirse; ona göbeğinden bağlı bu medya, onu yazıyor, onu çiziyor, onu söylüyor.

Ya da yazmıyor, söylemiyor; üç maymunu oynuyor.

Ülkenin başında iktidara geldiği günden bugüne değin, “Atatürk” adını ağzına almaktan özenle kaçınan bir AKP Genel Başkanı ve bu kesimin Cumhurbaşkanı var.

Böyle bir tabloda, Ulu Önderimize verilen bu onur payesinin duyulması, duyurulması mümkün mü?

Ancak Güneş, balçıkla sıvanmaz.

Tüm dünya liderleri, düşünürleri ve tarihçileri; “mucize zaferleri, olağanüstü devrimleriyle” Ulu Önder Büyük Atatürk’ü, 20. Asrın en büyük lideri olarak kabul ederler.

Kim ne söylerse söylesin, kim nasıl sinsice planlarla Atatürk adını silmeye çalışırsa çalışsın; Belçikalı Düşünür Daniel Domoulin’in dediği gibi; “Türkiye, Atatürk’ü Tanrı’ya; geriye kalan nesi varsa her bir şeyini Atatürk’e borçludur.”