I
Ankaralı Gezginler’le tanışmam Z. E. Deniz Oğuz sayesinde oldu. Ankaralı Gezginler salt bir gezi grubu değil, aynı zamanda yazdıklarını kitaplaştıran, çekilen fotoğraflarla sergiler açan bir imece çalışması. Hani derler ya “yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat…” Gördüklerini salt kendilerinin belleğinde bırakmayıp zamana kayıt düşenler. 
Sevgili Deniz’in gönderdiği son kitaplar arasında “Bir dünya lezzet” çıkınca okuma yolculuğum bu kitapla başladı. Sebebini sorarsanız yemek-edebiyat ilişkisi üzerine üç yıllık bir araştırmanın (500 sayfa) şimdilik bilgisayarımda yatması vardır. 2011’de TRT Antalya Radyosu’nda Ramazan ayı boyunca her gün “Yemekler faslı” adlı programı hazırlayarak Tayfun Yönlü ile sunmam da cabası. 
“Bir dünya lezzet” adlı kitap tam bir lezzet-i şahika gezi olmuş. Kırk dört gezgin bir araya gelerek ülkemizin ve dünyanın lezzetlerini kaleme almışlar. Bir diğer deyişle gezerken tarihi zenginlikler ve/veya doğal güzelliklerle yetinmeyerek gezip gördükleri yerlerin yeme-içme kültürlerini yazarak zamanın sularına ikram etmişler. 
Neler yok ki kitapta, neler… 
Kahve, çay, Nane çayı, Mırra, Kımız, Kefir, süt, bira… Nardenk, incir, tuz… 
Yedi bölge yedi mutfak, Yörük mutfağı, Trakya’daki Balkan mutfağı, Kayseri mantısı, Anadolu’nun en eski diyet yemeği ve zamanın ilk akşamcısı…
Calderirada, Bask lezzetleri, İngiliz mutfağı, Rus mutfağı, Orta Asya lezzetleri, Uygur, Vietnam, Hint, Brezilya mutfakları ve Karayiplerden eşsiz lezzetler… 
Bu çalışanın bir boyutu daha var. Türk yemek kültürüne ve Ankara kültürüne yaptıkları eşsiz katkılarıyla tanınan iki değerli araştırmacıya, Nimet ve Kâmil Toygar çiftine armağan olarak sunulmasıdır.  
II
“Coğrafya kaderdir” der İbni Haldun. Gezginler de kader kaşifleridir aslında. Gezginleri rahatlıkla ikiye ayırabiliriz. Gidip görenler ve gidip gördüklerini yazarak paylaşanlar. Gezginlik, bedeni keyifli bir yorgunlukla sararken, ruhu dinlendirmek, nice gezenin bakıp da göremediği şeyleri okuyup zenginleşmektir. Elbette evrenin giderek genişleyen ikliminde hiç olmanın tadını çıkarmaktır. “Issız yerlerde kalınca kendin için bir evren ol” der Tibillus.
Fotoğraf makinesinin icadı, insanın dünya yolculuğunda, onun yazının icadından sonra ölümü yendiği aşamalardan biridir. Tıpkı Do sesini bulmak gibi. 
Yazının bağlamından çıkmış değilim ey sevgili okur. Gezginin ayrılmaz parçalarından biri fotoğraf makinesi, diğeri ise kameradır. Zamanı zapt ve rapteden o buluş. Gezi fotoğraflarından sergiler açtıklarının bir kez daha altını çizmeliyim. 
Coğrafya üretim ilişkilerini, tarihi ve kültürleri belirlerken kültürün bir alt başlığı olan yeme-içmeyi de kaçınılmaz olarak belirleyecektir.  Kader atlası olan coğrafyaların yeme-içme kültürleri ise renk, koku ve bir lezzet cümbüşüdür. 
III
Mırra… Köken olarak Ortadoğu’ya ve Arap kültürüne uzanan bir kahve. Arap kültürünün etkin olduğu Şanlıurfa ve Mardin illerinde tüketiliyor. Harran ve Akçakale… Mırra isminin kökeninde Arapça acı anlamına gelen “mur” kelimesine dayandığı söylenmektedir. Yoğun ve acı bir lezzete sahip kahveye damak tadını sonradan eklenen kakule bitkisi vermektedir. Damakta uzun bir süre kalan bir tadı var. 
Yemek-edebiyat ilişkisine meraklı biri için Mırra üzerine yazılmış manileri sizlerle paylaşmamak olmaz. 
İşte Sabri Kürkçüoğlu’nun kaleme aldığı maniler.
“Oda hayattır cana / Sohbet esas adama / Kahve ocakta ağlar / Mırra doldur fincana.”
Kerpiç oda serince / Keçeleri serince / Keyfim çardağa çıkar / Mırralar içilince.” 
IV
Gezginliğin bir yordamını öğrendim bu kitap sayesinde. “A… Böyle de olmaz ki” ve benzeri şaşırmalar karşı çıkışlar yerine görülen kültüre saygı duymak… Mesele damak tadı olunca insanın ezber bozmasının ise ne denli zor olduğunun farkındayım. 
İşte bu bağlamda bizdeki önyargıların da kırılmasına, ezberlerin bozulmasına vesile oluyor sevgili gezginlerimiz. Spagetti dendiğinde hepimizin aklımıza İtalya gelir, değil mi? Gel gör ki Eser Türkistanlı “Orta Asya Lezzet Durağı Uygur Mutfağı” adlı yazısında “Ünlü seyyah Marco Polo’nun Uygur mutfağında gördüğü uzun makarnaları (Lagmen) İtalya’ya götürdüğünü yazmaktadır. 
Örneğin Hindistan. Hint kültüründe ineğin kutsallığı sebebiyle sığır eti yemek bir tabudur. Bu yüzden de halkın çoğunluğu vejetaryen beslenmektedir. Ancak Hindistan 29 eyaletten oluşan çok büyük bir ülkedir ve bu geniş coğrafyada farklı kültürler yaşamaktadır. Güneydeki Kerala eyaletinde, Tamil Nadu eyaletinin bazı bölgelerinde ve kuzeydoğu kesimlerinde et tüketilmektedir. Hele güneyde okyanus kıyılarında balık mutfağın seçkin gıdasıdır. 
V
“Dünya bir kitaptır ve seyahat etmeyenler, onu sadece birinci sayfasını okurlar” der Augustinus
Z.E.Deniz Oğuz’un şu tümcesiyle bitirelim mi yazımızı? “Aklımızın yelkenlerini şişirdiğimiz müddetçe bir iki saniyelik göz kapayışımızda bile milyonlarca ışık yılı öteye gidebileceğimizi biliyoruz.”
Meraklısı için ek: Ankaralı Gezginlerin kitapları kısıtlı sayıda basıldığından ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayarak PDF dosyalarından okuyabilirsiniz. 
https://ankaraligezginler.wixsite.com/website/ana-sayfa
Ancak bu adrese masaüstü veya laptop bilgisayardan girince kitaplara ulaşılacağı bilgi notunu da söylemek zorundayım.