TTB’yi, yani Türk Tabipler Birliği’ni bilmeyen yoktur ama biz yine de kısa bir tanılamasını yapıp, yazımıza öyle başlayalım.

TTB, uygun maliyetli sağlık hizmeti sağlamak için çalışmak; meslek ahlakını en iyi şekilde korumak, tıp eğitiminin her alanında söz sahibi olmak; hekimlik mesleğinin çıkarını her platformda dile getirmek, mesleğin ve üyelerinin maddi, manevi haklarını korumak için kurulmuş bir meslek örgütüdür.

Hekimlerimizin yaklaşık yüzde 88'inin üye olduğu bu birlik;

1929 yılında kurulmuş; içinde bulunduğumuz yıl, 91. yaşını kutlamış; 1953 yılında da 6023 sayılı yasayla,‘kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü’ statüsüne kavuşmuştur.

İşte bu TTB, geçtiğimiz hafta içinde, yasal haklarını kullanıp; Corona virüsü ile mücadelede yetersiz kalınmasına dikkat çekmek için siyah kurdele eylemi düzenledi.

Vay sen misin eylem düzenleyen!

Kraldan fazla kralcı olan iktidarın küçük ortağı MHP lideri Bahçeli; bu eylemi düzenleyen TTB’nin “kapatılması” talebinde bulundu.

MHP’nin bu talebini “talihsiz bir açıklama” olarak niteleyen TTB Yönetim Kurulu; “Biz salgınla mücadelede farkındalık yaratmak, hayatını kaybeden vatandaşlarımızı anmak, meslektaşlarımızın yaşadıkları tükenmişlik duygusunu giderebilmeleri için bir dayanışma için saygı duruşu ile siyah kurdele eylemi düzenledik.

Bunun altında herhangi bir niyet aramak son derece üzücüdür. Bizim yaptığımız iş, zor günlerde mesleki bir dayanışmadır.” dedi.

… …

“Kapatılsın” talebine, TTB Yönetim Kurulu, böyle yaklaşırken; Birlik üyesi Dr. Hüsrev Çetin de örnek bir tavır sergileyerek, konuya ilişkin düşüncelerini şu şekilde ortaya koydu.

* * *

* Siz hiç, bir insanın içini gördünüz mü?

Canlıyken, kalbi atarken; damarlarında kanı dolaşırken; içinde bir dert aradınız mı?

Ben aradım!

* Siz bir insanın, kanser olduğunu henüz kendisi bile bilmezken; en yakınına, en çok sevenine bile duyurmadan; teşhisini koyup, ağladınız mı?

Ben ağladım.

* Siz hiç, kanayan yaraya el bastınız mı?

Bir mikrop, bir hastalık bulaşır mı diye düşünmeden; açık yaraya dibinden baktınız mı?

Gözünüze sıçrayan kandan, hepatit kaptınız mı?

Ben kaptım,

* Siz hiç dokuz yaşında bir çocuğun kafasının içinde, bir tümör gördünüz mü?

Görünce, ölümünün yakında olacağını anlayıp; bunu annesine nasıl söyleyeceğinizi düşündünüz mü?

Ben düşündüm.

* Siz hiç kapıda umutla bekleyen bir babaya, bir anaya, bir evlada, bir kalabalığa; hastayı ne halde getirdiklerini unutup; başınız sağ olsun dediniz mi?

Ben dedim.

* Siz hiç bir gece vakti, sıcak yatağınızdan kalkıp; polisle, jandarmayla uzun yol gittiniz mi? Üstelik az sonra görülecek manzarayı bile bile kör bir ışıkla vadiden aşağı indiniz mi?

Ben indim.

* Kâbus gibi bir gecenin sersemliğiyle; ters dönmüş bir araçtan, cesetler çıkarıp; “niye ölmüşler” diye soran bir savcıya; kızmadan, sinirlenmeden bir sebep söylediniz mi hiç?

Ben söyledim.

* Siz derin bir uykudayken; sabaha karşı çalan bir telefonla uyandırılıp; “ya yetişemezsem endişesiyle” delice gaza basıp; apar topar ameliyata girdiniz mi?

Ben girdim.

* Siz bir akşam evinizde misafir ağırlarken ya da sevdiklerinizle güzel bir akşam yemeğindeyken ya da televizyonda en sevdiğiniz dizi oynarken; hiç tanımadığınız biri için koşa koşa hastaneye gittiniz mi?

Ben gittim.

*Ve ben insana ve de insanlığa, yaşama dair daha ne acılar, ne vefasızlıklar gördüm.

Siz gördünüz mü?

* Siz her salgında, herkesin; “aman bana bulaşmasın” diye evine kaçtığı dönemlerde; ateşli, halsiz, deva bekleyen birini yanı başınıza yatırıp; eli elinizde tedavi ettiniz mi?

Ben ettim,

* Herkes hasta olmaktan korkarken, siz hiç hasta oldunuz mu?

Bırakın hastalığı, öldünüz mü?

Ben öldüm!

* Herkes “kalan – giden” hesapları yapar, sayılarıyla uğraşırken; bir can için, kendini feda eden kardeşlerinizi, görüp; ölüme meydan okuyan meslektaşlarınıza omuz vermez miydiniz?

??!!..

Sizi bilmem ama ben veriyorum.

Artık, hiç kimse bana “otur oturduğun yerde” demesin!

Birlik olmuşuz, kader birliği yapmış, kenetlenmişiz biz.

Sakın bana “senin sesin çok çıkıyor, sus artık” demeyin…

Sakın bana, “kapatılsın, tabip odanız” demeyin…

Sakın bana, “Çıkardığınız seslerden, iktidarım etkileniyor, susun” demeyin…

Ben yolumu çoktan seçmişim, gerekirse ölürüm bu yolda…

Hiç bir can, önlem alınmadığı için gitsin istemiyorum.

Ve…

Ve her insan hayatı değerli; bunu bilin istiyorum.

Dr.Hüsrev Çetin

18.09.2020 İzmir

* * *

Doktor Çetin Hocanın tepkisi ve düşünceleri böyle.

Bu doğal tepkinin her bir satırına ben de imzamı atıyorum.

Dr.Çetin Hocalar yalnız değil, bilinsin istiyorum.

Tüm dünya beyaz önlüklü bilim insanlarının ve çamurlu çizmeli çiftçilerin değerini bilmek ve onlara minnettar olmak zorunda.

Nankörlüğün anlamı yok.