Suriyeliler Türkiye'ye taşınıyor. Türkiye'nin doğusu, Türkiye'nin batısına taşınıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlere terk edin diyor bölgeyi. Eğitim-öğretim tatil ediliyor. Ve öğretmenler terk ediyor bölgeyi
Türkiye'nin kanayan ve kanatılan yarasıdır, terkedilen bu bölge. Yani Türkiye'nin doğusu ve güney doğusu...
35 yıldır süren bir çatışma ve terör...
50 bin cana mal olmuş çirkin bir savaş...
Peki, ne olacak şimdi? Bir 50 bin can daha mı yok olmalı? Bir 50 bin ocağa daha mı ateş düşmeli? Bir 50 bin ana, bir 50 bin baba daha mı ağlamalı?
Yine mi, davul zurnayla gönderdiği çocuğunun, şehit cenazesini karşılamalı analar?
***
İktidar partisi AKP, 2009 yılında bir açılım başlatmıştı; analar ağlamasın demişti.
Önce adına "Kürt Açılımı" denilmişti. Sonra "Demokratik Açılım" denildi. Daha sonra "Milli Birlik ve Beraberlik Projesi" denildi. Ve de 2014'te "çözüm süreci" denildi.
Ama çözüm süreci 7 Haziran seçiminden sonra, birdenbire çözülme sürecine dönüşür oldu. Ve bugün, sanki bir iç savaş yaşanır oldu.
CHP 1989'da, 1999'da, 2001'de, 2012'de, 2013, 2014, 2015 yıllarında "Kürt Sorunu" adıyla ya da çözüm sürecine katkı olmak amacıyla rapor hazırlamıştı.
MHP ise "Terör örgütü mutlaka silah bırakacak, devletle masaya otururken kesinlikle şartı olmayacak" demişti.
Demek ki böyle bir sorunun varlığı kabul edilmiş ve bu sorun çözülmeli denilmişti.
Komutanlar da çözüm için siyaseti göstermişti.
***
Peki, ne oldu ya da ne oluyor bu ülkede?
-Esad'la sarmaş-dolaş iken birden düşman olundu.
-Putin'le kurulan dostluklar birden düşmanlığa dönüştü.
-Evet, ne oluyor bu ülkede?
-Ne oldu da 7 Haziran seçiminden sonra her şey değişti?
-Ne oldu da Türkiye bir Suriye gibi olmak üzere? Görüntüler sanki Irak savaşı gibi... Suriye'deki iç savaş gibi...
-Hava raporu gibi ölüm haberleri verilmekte... Şehit olanlar ve de etkisiz hale getirilenler...
-Evet, ne oldu da korkulu bir Türkiye yaratır olduk?
***
Bugün bir bölge halkı, ölüm ile göç arasına sıkışır; bir ülke, kuşaklar boyu sürecek bir 'Kan Davası'na dönüşür olmakta...
Evet, bir bölge bölgesinden taşınır olmakta... Halk yerinden, yurdundan kaçmaya çalışır, evlerini, köylerini, kentlerini terk eder olmakta...
Bir gün 'barış elçisi' olan biri, ertesi gün faili meçhul cinayetlere eklenir olmakta...
Bir gün güvenliği sağlanan bir bölge, ertesi gün hendeklerle, siperlerle anılır olmakta...
Evet, 35 yaşın altındaki nesil bu şiddet, çatışma ve terör ortamında doğdu. Zihinlerine nefret ve öfke tohumları ekildi.
İşte yükselen bu nefret ve bu öfke, Türkiye'nin doğusunun batıya, batısının doğuya nefretine dönüşmekte ve de ülke, yan yana yaşayamayacak iki kampa bölünmekte...
Herhalde bir ülke, ancak böyle bölünür olmaktadır.
***
Ve 92 yaşına girecek Cumhuriyet'in siyaseti birbirine kapalıdır bugün.
Siyasete güvenirlik tümüyle yok olmakta, iktidar güvenirliğini yitirmekte, milli bir duruş yaratılamamaktadır bugün.
İşte böyle vahim bir ortamda:
Bu ülkenin kurucu değerlerini içinde yaşayan, bu ülkenin kurucu ilkelerini bayrağında taşıyan CHP, bu sorunu çözmeyi sahiplenmelidir. Hem de korkusuz ve cesur olarak.
1923'te tarihin diyalektiğini doğru okumuştu, bugün de doğru okumalıdır. Ve de bu ülkenin kaderine el atmalıdır. Ülkenin geleceği için bu, kaçınılmaz bir sorumluluktur.
Çünkü milli heyecanlar, ülke içinde geri dönüşü olmayan bir milli düşmanlığa dönüşür olmakta ya da dönüştürülür olmaktadır.