Ben bir mağdur vekiliyim.
11 kişinin tecavüzüne uğramış ve şimdi korkudan “şikâyetçi değilim” diyen 14 yaşında bir çocuğun avukatıyım.
Sırf, “kız evden kaçıyor ve de sigara içiyor…” diye, nerdeyse tecavüzü mazur gösterecek şekilde savunma yapan, avukatlar(!) var karşımda…
14 yaşındaki kıza zorla uyuşturucu verip bayıltan, sonra da sırayla tecavüz eden; bir de bunu videoya çekip paylaşan sanıkların ifadeleri, iğrenç ve şok edici.
Kız o kadar korkmuş ki, duruşma boyunca elimi bırakmadı, ifade verebilmesi için sanıkların dışarı çıkarılmasını istemek zorunda kaldım. Talihsiz yavru, olayı anlatırken sürekli ağladı.
11 sanıklı bu davanın 5'i tutukluydu; diğer 6'sı için de ben tutuklama istedim.
Heyet, karar için ikinci kez ara verdi.
Duruşma 10.30’dan beri devam ediyor.
21 sayfalık tutanakların ışığında, 3,5 saat süren duruşmadan sonra; tutukluların, tutukluluk hallerinin devamına, tutuksuz olanların da tutuklanmalarına karar verildi.
Sanık yakınları arbede çıkardı.
Mağdur kıza, annesine ve bana saldırmaya kalktılar. Polis eşliğinde kaleme sığındık. Dışarıda kıyamet kopuyor.
Düşünebiliyor musunuz; bu tecavüzcülerin kendileri neyse de; aileleri de; 14 yaşındaki tecavüz mağduru bu kızımıza ve de avukatlığını üstlendim diye bana, “Siz nasıl insanlarsınız?” diye saldırdı.
Kafayı yemek üzereyim; ironinin girdiği şekle şemaile bakar mısınız?
Bizim yöneltmemiz gereken suçlamayı, utanmadan, sıkılmadan onlar bize yöneltiyor.
Olmayacak haltları yiyorlar; sonra da bize “Siz nasıl insanlarsınız?” diyorlar.
Böyle bir şey olabilir mi?
İşte azgelişmiş ülkemizin, azgelişmiş insan beyninin gerçeği, burada gizli.
“Nedir o azgelişmişlik?” derseniz; demokrasi kültürü, derim. Eğitim kültürü derim. Daha doğru bir tanımlamayla, kültürsüzlüğü ya da hazımsızlığı, derim…
Onun için bu durumdayız, onun için her konuda yerlerde sürünüyoruz…
Bu detayları da bunun için anlatıyorum zaten.
Sonuçta, ilk celse bile olsa, henüz infaza yönelik hüküm kurulmamış da olsa; o 11 tecavüzcü, duruşmadan sonra cezaevine gidecek, gidecek olmasına da; yaşanan, yaşatılan bunca acıyı dindirir mi bu?
Evet, suçu ispatlanana kadar herkes masumdur masum olmasına da; burada 14 yaşında bir çocuğa yapılan işkenceden, tecavüzden bahsediyoruz.
Hem de 11 kişi tarafından.
Ne masumiyeti, nasıl bir masumiyet bu?
… …
30 yıllık ömrümün ve 6 yıllık meslek hayatımın en zor saatlerini yaşadım ve yaşıyorum. Avukat olarak sakin olayım, diyorum da olamıyorum; insan yanım ağır basıyor.
Kız birkaç defa evden kaçmış diye; “…Sokaklarda başkalarıyla yatıp kalkıp, suçu bize yıkmaya çalışıyor, akli dengesi yerinde değil…” bile dendi.
O travmayı yaşayan birinin ruhsal durumu elbette yerinde olmaz ama akli dengesi yerinde değil ne demek?
Deli diye tecavüz mü edeceksiniz?
Elimi tuttuğunda avuçlarının içi terleyen, titremesine zor mani olduğum ve bana ablacım diyen bir çocuktan bahsediyoruz.
Adı üstünde, çocuk…
Mağdur çocuk şu an yurtta kalıyor; ama annesi ve küçük kız kardeşi için hayat bundan sonra onunki kadar korunaklı olmayacak maalesef.
Gözümün önünde kadını, "seni de kızın gibi yapacağız" diye tehdit ettiler. Onunla ilgili de ayrıca suç duyurusunda bulundum elbet de; bulunsam ne, bulunmasam ne!?
Tecavüze uğrayan çocuğunun hakkını aradı, suçlulardan şikâyetçi oldu diye bir anneyi tehdit etmek hangi insani ölçüte sığabilir?
“Ya sonradan suçsuz oldukları anlaşılırsa…” diyenler var.
Evet… Zaman zaman ben de söylemişimdir bunu. Ancak öyle suçlar vardır ki, her şey en başından beri apaçık ortadadır. Hal böyleyken, pek çok şey sonradan gizlenip, karartılır.
… …
Bugün bir kez daha anladım ki, pek çok gerzekçe şeyi, kendimize dert ediyoruz.
İnsanlar ne travmalar yaşıyor ne travmalar atlatıyor, biz neyin derdindeyiz?
Allah böyle bir acıyı hiç kimseye, hiçbir aileye yaşatmasın.
Ben, öz kızına tecavüz eden baba ile ilgili olarak, bir halanın, yeğeni olan kıza, "babanın yanında yarı çıplak gezip, adamı tahrik etmeseydin" dediğini bile duydum.
* * *
Yukarıdaki satırların sahibi, avukatlık yasası gereği adını saklı tutan, bir avukat hanımefendi.
Yazılması, söylenmesi gereken ne varsa, yazmış, söylemiş.
Böyle rezil bir dünyada yaşıyoruz işte…
Çünkü insanlarımızı yetiştirmeyi, eğitmeyi bilmiyoruz.
Bir şeyler öğretiyor, ellerine yalap şalap bir diploma tutuşturuyor; eğittik, yetiştirdik sanıyoruz…
İşte, en son yaşadığımız olay.
Tokat’ta Halil Rıfat Paşa Ortaokulu’nda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni L.Y.İ; kız öğrencilerine hitaben, "Başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz de mubah, her tür kötülük de…" dedi.
Biz bu hatun kişiye ne diyoruz?
Öğretmen!...
Olmaz olsun böyle öğretmen…
Olmaz olsun böyle sistem, böyle düzen…