ÇEKVA (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı) Genel Müdürü Erdal Karslı, Çorum Çekva Müdürü Ahmet Güngör ve Türkiye Bilişim Derneği yönetim kurulu üyesi Levent Karadağ,  Çorum’da teknolojiyle barışık bir gençlik yetiştirme projesi kapsamında

Valilik, Belediye, Hitit Üniversitesi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Çorum Sanayi Odasını ziyaret etmişler.

İstanbul Çekva’da üniversiteli gençlere verdiği bir konferansta dinlediğim ve çok etkilendiğim Levent Karadağ: “ Dünyanın, ‘Siber Savaş’ devrine girdiğini belirterek çocukların ve gençlerin ‘Play Lab’ sistemi sayesinde eğlenerek kodlama ve programlama, Mobil uygulama, geliştirme, robot programlama,

3 D tasarımı, animasyon ve baskı, Web tasarım, görsel tasarım, Drone uçurma,  robotik programlama gibi işleri öğrenmelerini istedi.

Ben de, batı ülkelerinde baş döndürücü bir hızla gelişen dijital teknolojiyi çocuklarımıza ve gençlerimize mutlaka öğretmemiz gerektiğine inanıyorum.

Cep telefonlarında ve bilgisayarlarında garip savaş oyunlarıyla zaman öldüren gençlerimizi, bu korkunç sanal âlemden çıkarıp gerçek teknoloji âlemine ancak bu şekilde çekebiliriz. 

Böyle giderse çocuklarımızın pek çoğu, konuşmayı beceremeyen, toplumla ilişki kuramayan, içine kapalı, huysuz ve huzursuz, psikolojik sorunlu, arızalı insanlar olacaklar. Anne ve baba olarak çocuk yapmak önemli değildir.

Önemli olan, bakabileceği kadar çocuk yapmak, onlara iyi bir eğitim imkânı sağlayarak akıl sağlığı yerinde, topluma yararlı, vatana ve millete hayırlı insanlar olarak yetiştirmektir. ,

SANAT ÖZGÜRLÜK TARAFINDAN EMZİRİLDİKÇE BÜYÜR. (FRIEDRICH SCHILLER)

Genç Macar sanatçı Arpad Sebesy mültimilyoner Elmer Kelen’in portresini yapmak için görevlendirilmişti. Görev, oldukça zordu. Çünkü Elmer Kelen sadece üç kısa poz vermeye razı olmuştu. Sonuçta Sebesy portrenin büyük bölümünü ezberden yapmak zorunda kalmıştı. Kısıtlamalara rağmen, Sebesy yaptığı portrenin Kelen’e yeterince benzediğini düşünüyordu.

Kibirli milyoner resmin kendisine benzemediğini öne sürerek portrenin parasını ödemeyi reddetti. Genç ressam, Kelen’in resmini yapabilmek için günlerce titizlikle çalışmıştı. Ancak bu çalışmasını gösterecek hiçbir kanıtı olmadığını fark etti.

Milyoner Kelen stüdyodan ayrılırken, sanatçı bir ricada bulundu. “Bay Kelen, portreyi size benzemediği için almayı reddettiğinizi belirten bir mektup yazabilir misiniz?

Kelen bu kadar kolay kurtulduğuna sevinerek razı oldu ve sanatçının istediği gibi bir yazı yazarak imzaladı ve sanatçıya bıraktı.

Aradan aylar geçti ve Macar Sanatçılar Derneği, Budapeşte Güzel Sanatlar Galerisinde sergi açtı. Davet edilenler arasında Elmer Kelen de vardı. Kelen galeriye geldiğinde Sebesy’nin yaptığı portresinin üzerinde, “Bir Hırsızın Portresi” etiketiyle teşhir edildiğini gördü. Mağrur milyoner resmin indirilmesini istedi. Galeri müdürü

reddedince, Kelen, müdürü bu resmin kendisini topluma alay konusu yapacağı için dava açmakla tehdit etti. Bunun üzerine müdür, Kelen’in resmin kendisine  benzemediği için almayı reddettiğini belirten imzalı mektubunu çıkardı.

Milyoner resmin parasını ödeyip almaktan başka çaresinin kalmadığını anlamıştı.

Genç sanatçı, son gülen olmakla kalmamış, aynı zamanda bir engeli kârlı bir alışverişe dönüştürmüştü. (Alper Almelek’in,” İş’te Kahkaha” adlı kitabından alıntıdır. )

Şimdi bir dörtlük zamanıdır.

Sen görmesen, duymasan hayat devam ediyor,

Sen bilmesen, dokunmasan zaman akıp gidiyor,

Seninle kâim değil bu âlem anlasana artık,

Bir hakim-i mutlak var ki, hep bildiğini okuyor…(Mehmet Özata)

10 Ocak 2017