Geride bıraktığımız hafta Bosna'nın özgürlük mücadelesiyle özdeşleşen, 2003 yılında aramızdan ayrılan Aliya İzzetbegoviç'in vefatının 15'inci yıldönümü idi. Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun.

Bizler de, gelecek hafta Pazartesi günü bin bir güçlüklerle kurulan Cumhuriyetimizin 95'inci yıldönümünü kutlayacağız. Cenabı Allah dünya durdukça Cumhuriyet Bayramımızı kutlamayı nasip etsin inşallah.

Aslında gelmek istediğim konu özetle şu: Bosna’nın özgürlük mücadelesiyle özdeşleşen Aliya İzzetbegoviç'in, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile olan ortak yönleri. Her ikisinin de en önemli ortak yönü içinde bulundukları kaotik ortama rağmen yenilmiş bir ulusun çocuğu olmaktan çok, devraldıkları mirasın sorumluluk bilincini kuşanarak, özgürlük ve bağımsızlık için verdikleri mücadeledir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." diyor.

Aliya İzzetbegoviç ise, "Her şeye kadir olan Allah’a andolsun ki köle olmayacağız!.." "Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgârda savrulup gider." diyor.

Her iki liderin en önemli ortak özellikleri, tüm yaşamları boyunca gösterdikleri düşünsel derinlikleri, uzlaşma ile ilkelerden tavizsizlikleri, diplomatik yetenekle, askerî başarıyı kendilerinde birleştirebilmeleridir.

En olumsuz şartlarda bile iyimser tutumları, uzun soluklu bir eylem, siyaset ve devlet adamı olmalarıdır.

Bu hafta, “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç'i rahmetle yad ederken bize miras bıraktığı özlü sözleri köşeme taşımak istedim:

•"Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!

•Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.”

•Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.

•Din ahlaktır; onu hayata geçirmek ise terbiyedir.

•Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.

•Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.

•Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.

•Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.

•Her şeye kadir olan Allah’a yemin ederim ki köle olmayacağız.

•Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyorlar…

•Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.

•Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.

•Hakiki vatansever vatanını diğerlerine üstün tutan değil, vatanının övgüye mazhar olması için hareket edendir.

•Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.

•Sanat için soyunana alkış tutanlar; Allah için giyinene neden zulmeder?

•İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir.

•Dindarlık şehrin büyümesiyle azalır; daha doğrusu, bu azalma insana yadırgatıcı bir tarzda tesir eden şehircilik unsurlarının birikmesiyle beraber meydana gelir. Çünkü şehir ne kadar büyürse üzerindeki gök de o kadar ufalır.

•Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.

•İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan her şey gayri insanidir.

•Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.

•Sloganımız şu: Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.

•Hayat inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.

•En kötü kombinasyon boş bir ruh ile dolu bir midedir.

•İslâm korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.

•Cami minarelerinden ve televizyon vericilerinden halka yönelen mesajlar birbirine zıt olursa ne elde edebiliriz ki?

•Ben dindarlığımı annemin dindarlığına borçluyum.

•Kuran ve İslam sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.

•Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel olan ne varsa onun adı İSLÂM’ dır.

•Allah’ın iradesine teslimiyet, insanların iradelerine karşı bağımsızlık demektir.

•İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın.

•Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam ede gelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.

•Müslüman halkları idare eden kimselerin İslam içinde terbiye görmüş ve İslam düşüncesinden esinlenmiş kişilerden olmalarından daha tabii ne olabilir.

•Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.

•Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.

•Hedefimiz, Müslümanların İslamlaşması; Sloganımız, inanmak ve mücadele etmek.

•Güç ve kanun sadece adaletin vasıtalarıdır.

•Şükürler olsun ki tarihe Allah hükmediyor."

Bu sözler “Bilge Kral”ın adına yakışırcasına söylediği bilgece sözler, ben sadece bir kısmını köşeme taşıyabildim. Sizleri ayrıca, çok ama çok anlamlı ifadeler yüklü "Merhaba Efendim,Ben Aliya. Aliya izzetbegoviç" diye başlayan, "Türk'ün Evladı,Biz Boşnak'ız ama Türk'üz de. Sen de kalbimde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak'sın. Utanacak tarihimiz, saklayacak hafızamız yok. Sırp'a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz Kitabımız, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk. Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık. Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık, kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini boğazlamadık.

Sen var olmak zorundasın.

Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın. Sömürgecilerin tezgahıyla saflara ayrışmamalısın.

Türk'ün Evladı, Bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma." diye biten ülkemize, yani milletçe bize gönderdiği mektubu, zaman ayırıp okuduğunuz da küresel güçler tarafından Ortadoğu’da oynanan oyunları, ülkemizin üzerine çökme planlarını, güneydoğumuz üzerindeki ayrıştırma, karıştırma planlarını daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.

* * *

“Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç'in 1997 yılında Tahran’da yapılan İslam Konferansı Örgütü toplantısında ki konuşması salon içerisinde bulunan herkesin bir anda buz kesmesine neden olur. Konuşması ise şöyle:

“Çok açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların yardımı olmaz ama acı gerçekler bir ilaç olabilir. Batı çöküntü içinde ya da dejenere olmuş değil. Kendi kendini kandıran komünizmin 'çürümüş Batı' propagandası, bunu acı bir şekilde ödedi. Batı çürümüş değil. Güçlü, örgütlü ve eğitimli. Okulları bizimkilerden iyi, kentleri bizimkilerden temiz. Batı’da insan haklarının düzeyi yüksek ve fakirler ile sakatlara toplumsal yardım iyi örgütlenmiş durumda. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler. Onların ilerlemelerinin karanlık yönünü de biliyorum ve bunun gözümden kaçmasına izin vermiyorum. İslam en iyisi ama biz en iyisi değiliz. Bunlar iki farklı şey ve her zaman onları karıştırıyoruz. Batı’dan nefret etmek yerine onunla rekabet etmeliyiz. Kuran bize bunu emretmiyor mu: 'Hayırlı işlerde yarışınız.'diyor.

Söylemleriyle, eylemleri birbirini tamamlayan örnek liderlerden biri olan Rahmetli Aliya İzzetbegoviç'i bir kez daha rahmetle anıyor, kendisini saygıyla yad ediyorum.

En güzel Cumhuriyet Bayramları sizlerin olsun.