İkinci Dünya savaşında memleketi Leningrad’a izine gelmiş bir asker evine doğru giderken Alman bombardımanı sonucu ölenleri taşıyan bir kamyonla karşılaştı; ölüler toplu gömülmek üzere mezarlığa götürülüyordu. Cesetlerin arasında askerin dikkatini çeken bir şey vardı; ona tanıdık gelen bir ayakkabı...!
Eşine aldığı ayakkabıya benziyordu. Evine gidip gitmeme konusunda biraz tereddüt geçirdikten sonra, görevliye ayakkabıyı giyen ölüyü görmek istediğini söyledi.
Görevli izin verdi. Kamyona çıktı, cesede baktı, o, onun karısıydı. Görevliye cesedin kendi karısı olduğunu onu alıp kendisinin gömmek istediğini söyledi.
Görevlinin yardımıyla ceset indirildi. Asker karısının zor da olsa nefes aldığını gördü ve onu alıp hastaneye götürdü.
Yapılan müdahaleler sonucu kadın iyileşti ve normal hayata döndü.
İşte o kadın hamile kaldı ve 7 Ekim 1952’de Vladimir Vladimiroviç Putin’i doğurdu.
Aynı Putin şu an büyük bir lider ve insanlık için kurtarıcı konumunda…
Tesadüfün böylesine ne demeli!
(Hillary Clinton’un “Zor Seçenekler” adlı kitabından alınmıştır.)
Bu olaydan çok etkilendiğim için sizlerle paylaşmak istedim.
Fransa’da yaşanan korkunç terör eylemini şiddetle kınıyorum. Suçsuz günahsız yüzlerce insanın ölümü yüreğimi yaktı.
21. Yüzyılda insanlık adına yaşanan büyük bir utanç bu.
Terör eyleminden sonra Belek’te yapılan G-20 toplantısını çok şükür kazasız belasız atlattık. G-20 Liderler Zirvesinde ilk defa ekonomi ikinci planda kalmış ve zirvenin bir numaralı gündem maddesi terörle mücadele olmuş.
Serik Lisesinde öğretmenlik yaparken Belek’te pamuk tarlalarında bıldırcın avlardım. Şimdi Belek muhteşem turistik otelleriyle turizmin merkezi olmuş.
Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen iklim forumuna gidemedim. İklim forumuyla ilgili olarak İstanbul Galatasaray meydanında yapılan basın açıklamasında ;
“Gezegenimiz ölüyor. Ölü bir gezegende ekonomi de yoktur, kalkınma da! Büyük insanlık artık bir yol ayrımında; iklim değişikliğini durdurmak ve geleceğimizi kurtarmak için geri kalan fosil yakıtları toprak altında bırakmamız gerekiyor. Bunu başaramazsak, geri dönüşü olmayan iklim şokları yaşamamız kaçınılmaz olacak.”
Bu uyarı G-20’de alınan kararlarından daha önemli geldi bana.
Geçen hafta İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında gerçekleşen “İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı” (Contemporary) 24 ülkeden 64’ü yabancı toplam 102 çağdaş sanat galerisinde 790 sanatçıyı ağırlamış.
Cuma günü fuarı ben de gezdim. Geçen sene gittiğim “Çağdaş Sanat Fuarı’nda Çorum’lu ressam Gürkan Coşkun da (Komet) vardı. Galerisi çok kalabalık olduğu için yanına gidip görüşememiştim. Bu sene Gürkan beyi göremedim.
Modern sanattan ve soyut resimden pek anlamadığım için fuarda sergilenen eserleri anlamakta zorlandım. Asker çantası gibi aydınlatılmış bir eseri sanatçıya sordum.
“Efendim bu bir mantar, ben elektrik enerjisini vitamin olarak mantara yediriyorum, ama mantar ben doğal bağışıklık sistemimle büyüyeceğim diyerek vitamini kabul etmiyor” dedi. Ben de, “kusura bakma sanatla ve sanatçılarla aramızdaki mesafe çok açılmış, sizler başka bir boyutta yaşıyorsunuz kızım” diyerek teşekkür ettim.
7-15 Kasım tarihleri arasında İstanbul Beylikdüzü mevkiinde yapılan 34. İstanbul Kitap Fuarına bu sene gidemedim.
Dünyada yaşanan bütün olumsuzluklar Ömer Hayyam gibi beni de korkutmuyor.
Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan,
Ölümden de korkmam, er geç ölür insan,
Ölmemek elimizde değil ki bizim,
İyi yaşayamamak, beni tek korkutan…( Ömer Hayyam)