Bu konuda geçmişte bir kaç yazı kaleme aldım.

Yurtdışında başarı gösterenler gündeme geldiğinde; "Keşke ülkemizde kalsalar da, bu başarının şerefi bizim olsaydı" veya, "Yurtiçinde başka yararlı şeyler de yapıp, yanlarında bilgili ve ülkemize yararlı insanların da yetişmesini sağlarlardı" denir ve bu duruma herkes hayıflanır.

Bence, bu yaklaşımların hiç biri doğru değil. Çünkü, o insanların tamamı bulundukları gelişmiş ülkelerin ortamında olgunlaştılar.

için daha önce de yazdığım gibi beyin göçü diye, adı yanlış konulan olay keşke daha fazla olabilse.

Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Mehmet Toner de benim gibi düşünenlerden.

Sayın Toner'in görüşlerini aktarmadan önce kendisini bir tanıyalım.

ABD'de yaşayan, 18'inci Vehbi Koç ödülünü kazanan Harvard Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapan, kanser hastalığına farklı bir bakış açısı getiren değerli bir bilim adamımız.

Prof.Dr. Mehmet Toner son gelişmelerin ışığında kanserin kandan çok erken dönemde yakalanmasına, farklı ilaç ve genetik yöntemlerle tedavisine olanak sağlayacağını söylüyor ve ekliyor:

"Kanserin hep bir adım arkasındaydık, inşallah bundan sonra bir adım önde olmaya başlayacağız. Kanser de, diyabet, kalp ve damar hastalıkları gibi kronik olacak."

Vehbi Koç ödülünü alması ile tanıdığımız, iftihar kaynağımız Sayın Prof.Dr. Mehmet Toner'in kanserdeki tıbbi gelişmelerle ilgili paylaştığı önemli bilgileri 27 Şubat 2019 tarihli Hürriyet Gazetesinin 14'üncü sahifesinde görebilirsiniz. Ayrıca, Sayın Profesörün ilkokul ve lise çağlarında vasat bir öğrenci olduğunu ve Makine Mühendisliği öğrenimi gördüğünü hayretle okumuş olursunuz.

Sayın Prof.Dr.Toner; kanserle savaşa farklı yaklaşarak ispatladığı dehasını, şu kısacık yazısındaki anlatım şekli ile ortaya koyuyor.

Sayın Toner, Yurtdışında çalışan bilim insanlarının Türkiye'ye getirilmesinin şart olmadığı görüşünde: "Türkleri getirmek yerine tam tersi daha fazla göndermeliyiz. Türkiye dünyadaki en genç ülkelerden biri. Genç sayımız çok ve akıllılar da. Bugün İsrail'in gücü, dünyanın her tarafında olmalarından ve çok iyi iş yapmalarından kaynaklı. Yani, 'Gençlerimiz gidiyor, burası boş kalıyor' düşüncesi yanlış. Buradaki gencimize imkan, iklim yaratmak lazım ki başarılı olsunlar. Dışarıdan bizi getirseniz de iklim uygun değilse burada hiç bir şey yapamayabiliriz."

Sayın Toner'in, dediklerini anladığımız şekilde yorumlayalım;

Üretkenliğin merkezi olan bu yerlere az sayıda Türk yerleşebilmiştir. Onlardan bu yerleşimi terk edip, ana yurda dönmelerini beklemekten ziyade, onların oralardaki sayılarını çoğaltmak daha doğrudur.

İsrail, bu konuda iyi bir örnektir. Dünya ülkelerinde iyi konumda olan, seçkin insanları vardır. Onların konumu İsrail'in gücüne güç katmaktadır.

Biz de, bu izden yürümeliyiz...

Bir taraftan üretkenliğin merkezinde konuşlanmış seçkin insanlarımızı çoğaltırken, yurtiçinde de üretken insanları yetiştirecek pozisyonu kurmalıyız.

Bu pozisyonun kurulmasında, yurtdışında iyi konuma ulaşmış insanlarımızın etkinliği olacaktır. Ayrıca, ülkemiz içinde bilim bakımından üretken ortam gelişince, dışarıda bulunan güçlenmiş lobi onu daha verimli hale getirecektir.

Toner'in yazısını ben böyle anladım, ona göre yorumladım.

En güzel günler sizlerin olsun.