Her adın ya da her sıfatın başına ak getirince, ak olmuyor o nesne; ya da aklanmıyor o zihniyet…
Ya da sen “ak” dedin diye, herkes “ak” demiyor, ak olarak kakalamak istediğin o şeye.
Tıpkı belli bir çevrenin, AKP’ye, “Ak Parti” demeyip, inatla “AKP” demeyi sürdürdüğü gibi.
* * *
Dünün Başbakanı, günümüzün hem Başbakanı hem Cumhurbaşkanı konumundaki zat; Atatürk demekten özenle kaçınıp, “Gazi” diyerek geçiştirdiği Ulu Önder Büyük Atatürk’ün ŞAHSİ MÜLKÜ ÜZERİNE; sivil toplum kuruluşlarının karşı çıkmasına ve bu konudaki mahkeme kararlarına rağmen, binlerce yetişkin ağacı katlederek, saltanat duygularını tatmin için devasa binalar yaptırdı.
Oysa Ankara’nın akciğerleri konumundaki bu alan, hem birinci derecede sit alanı hem de Ankaralının nefes alabildiği tek alandı.
Dünün Başbakanı, günümüzün hem Başbakanı hem Cumhurbaşkanı konumundaki bu zat her zaman yaptığı gibi bu konuda da ne hak tanıdı, ne hukuk, ne de yasa…
Tabir caizse bağırta bağırta, kanırta kanırta dikti bu binaları.
Tamı tamına üçyüzbin metre kare. (Amerika Başkanının oturduğu Beyaz Sarayın 6 katı / İngiltere Kraliçesinin oturduğu Buckingham Sarayının 4 katı büyüklüğünde)
* * *
Şimdi öğreniyoruz ki; cumhuriyetin kuruluşundan beri Çankaya’da kutlanan Cumhuriyet Bayramının kutlama yerini de; saltanat hevesinin simgesi olan bu alana kaydırmış.
Sadece bununla da kalmamış, Atatürk’ün şahsi mülkünün adını da tek taraflı olarak değiştirip, BEŞTEPE yapmış.
Bu tavır karşısında, görgü kuralları çerçevesinde ne söylenebilir, bilemiyorum.
O nedenle de “vefasızlığın, kadir kıymet bilmezliğin bu kadarına da pes” deyip, konuyu geçiştirmek istiyorum!
Sen, bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu için ağza alınmayacak bunca şey söyle, olmadık iftiralarla suçla ya da ima et, ayyaş de; sonra da utanmadan sıkılmadan bu ulu şahsiyetin özel mülküne, selamsız sabahsız, kaçak olarak bu binaları dik.
Bunlarla da yetinme, adını tek taraflı değiştirip, BEŞTEPE koy.
Bu nasıl bir pervasızlık, anlamakta zorlanıyorum.
Hadi her şeyden vazgeçtim, niye Atatürk değil de Beştepe?
Kaçak göcek bir iş yapıyorsun, hiç değilse daha çok tepki çekmemek için Rahmetlinin adını ver.
Hayır.
Vermez, veremez.
Ruh hali izin vermez buna.
* * *
Bakın açık seçik söylüyorum.
Bu zat ya da bu zatlar, istedikleri kadar “bundan böyle buranın adı Beştepe’dir, Aktepedir, Ak Saray’dır…” diye dirensin, dursun.
Bu ülkenin en az yüzde ellisi, gayri hukuki ve gayri yasal bu oldubittiyi kabul etmeyecek; o binaların, orada konumlandırmasını içine sindiremeyecektir.
Nitekim de sindiremiyor.
Kim ne derse desin; kim önüne, arkasına, üstüne, altına, devamına nasıl tamlamalar getirirse getirsin; o bölgenin adı AOÇ olarak kalacak, AOÇ olarak adlandırılacak ve o binalar, sadece ve sadece AKP İktidarı süresince malum amaçla kullanılacaktır.
AKP iktidarının hitamıyla birlikte, o binalar, herhangi bir üniversitenin ya da benzeri halka açık bir kurumun yerleşkesi olarak kullanılacaktır.
Yazın bunu bir yere.