Ben hayat yumağını  
Sustum, sabırla ördüm... 
Şu yaşıma gelene kadar;
Neler yaşadım, neler gördüm.

Dile kolay, üççeyrek asrı devirdim.
Varlığı da gördüm, yokluğu da
Eğilip, bükülmem istendi iade-i itibar için
Ama  ben hiç eğilmedim, hiç bükülmedim..

Uzun süre sustum, konuşmadım.
Kalemim ve klavyem dilim oldu.
Gün geldi kalemime fiyat biçtiler.
Ama ben kalemimi hiç satmadım.

Nice ahlar çekenler gördüm.
Nice boyun bükenler
Öte yandan da; her bir yeri,
Cennet, sanan saflar gördüm...

 İsyanlarım tarifsiz,
Acılarım sahipsiz,
Şerefini satan, şerefsiz
Ben ne pislikler gördüm...

Gördüm; sevgiye muhtaç,
Gördüm; şefkate muhtaç,
Gözü doymaz; gönlü aç,
Ben ne yamyamlar gördüm...

Hayat bir çarkın dişinde,
Herkes umut peşinde 
İhtiraslarının ateşinde
Ben ne yananlar gördüm

Oh çekilmez yaraya
Kurşun girmiş araya
Tanrı, diye paraya
Ben ne tapanlar gördüm...

Yukarıdaki dizeler (2 ve 3. kıtalar hariç)  Ahmet Selçuk İLKAN’a ait...      
Ozanlar, birbirini iyi anlar...  Üstat A.Selçuk İLKAN’ın; bu dizeleri hangi ruh haliyle yazdığını tahmin edebiliyorum...           
İlkan Üstat; yaşadığı hayal kırıklıklarını    (tıpkı benim gibi)  biriktirip biriktirip içine atmış. Artık taşıyamaz hale gelince de; bu duyguları, kelimelere dökmüş. 
Sonra bu kelimeleri yoğurup, sıkıp, taş haline getirmiş. Daha sonra da bu taşları; “maddi çıkarları uğruna”, tüm kutsal değerleri çiğneyen, gözü ranttan, paradan başka hiçbir şey görmeyen,  tek ayak üzerinde kırk yalan söyleyen, kendinden başkasını düşünmeyen insan müsveddelerine, atmış... (Hatta atmaktan da öte, adeta onları “taş bombardımanına” tutmuş.           
Ağzına, beynine, bileğine, kalemine sağlık İlkan Usta... Ne güzel eylemiş, ne güzel söylemiş, ne güzel yazmışsın... Benim hislerimin de tercümanı olmuşsun...
Çünkü ben de, şu kısa ömrümde  (üstat gibi);  nice insanlar gördüm.  Saygılı, saygısız, görgülü, görgüsüz, şerefli, şerefsiz... Vefalı, vefasız... Hayırlı, hayırsız... Namuslu, namussuz...  Nice insanlar tanıdım.           
Ve en acısı; bu dünyaya, melek görünümlü şeytanların, insan kılıklı aşağılık yaratıkların,  egemen olduğunu gördüm.           
Bazen bu pislikleri kaleme alıp; yazasım ve ibret vesikası olarak, cümle aleme duyurasım geliyor.           
Sonra, “değmez” diyorum, “değmez!...”          
 Acaba, (susmakla) inançlarıma ters mi düşüyorum!?... Acaba halkıma ihanet mi ediyorum!?...            
??!!...           
Evet... Galiba ihanet ediyorum...           
Ama bağışlayın beni n’olur... Bir süre  “susma  hakkımı” kullanıyorum...