(1928- 18.12.2019)

Köy Enstitülü bir ulu çınarı daha yitirdik. O ulu çınar, İstanbul Validebağ Öğretmen Huzurevi'nde kalmakta olan Köy Enstitülü emekli eğitimci, kartpostal uzmanı, köylüm ve saygıdeğer yazar ağabeyim Bekir Baki Aksu'ydu. O acı ölüm haberini aldıktan sonra akrabam Yüksel Bellek aracılığıyla telefonla ulaştığım oğlu Deniz’den, 18 Aralık 2019 günü vefat ettiği ve 20 Aralık günü de İstanbul’da eşinin yanına defnedildiği haberini aldım. Acımız sonsuzdur.

1928 yılında Çorum’un Çıkrık köyünde dünyaya gelen Bekir ağabey, ilkokulu köyünde tamamladıktan sonra, 1941 yılında Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsüne girdi. Okulunu, son sınıfta naklettiği Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde bitirip, 1946 yılında öğretmen oldu. O, Çıkrık köyünden okuyup öğretmen olan, 33 Köy Enstitülü öğretmenden biridir.

Çorum Mecitözü ilçesinin İbek köyünde dört yıl, Çorum Boğabağı köyünde on yıl Başöğretmenlik, bir yıl da Gezici Başöğretmenlik yaptıktan sonra, Sungurlu İlçesinin Sunguroğlu İlkokuluna atanır.

1972 yılında emekli olup İstanbul’a yerleşince kartpostal fotoğrafçılığına başlar. Başta Keskin Color olmak üzere birçok kartpostal firmalarının fotoğrafçılığını üstlenir. Başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere, birçok kartpostal firmasının aranan fotoğraf sanatçıları arasına girer. Tüm yurdu dolaşıp fotoğraflamadığı il ilçe bırakmaz. Ardından poster işini yürütür. Başarılı çalışmaları ona ödüller de getirir.

Öğretmenliği sürecinde öyküler ve romanlar da yazar. Ama bastıramaz. Yazmaya nasıl başladığını ise kendisiyle yapılan bir söyleşi de şöyle anlatır:

“1950’li yılların ikinci yarısında eşimle birlikte Çorum’un Boğabağı köyünde öğretmeniz. 1957 seçimleri yakın. O dönemde Akşam Gazetesinde çalışan Aziz Nesin seçmen nabzını yoklamaya Çorum’a, oradan da köyümüze geldi. Bir gün okulda misafir ettik. Köyü ve bahçeyi gezdirdik. Yazmaya yatkın olduğumu öğrenince hikaye ve roman yazma denemeleri yapmamı istedi. İşte ilk hikayelerimi ve 3 romanımı orada yazdım. Romanlarım: Bir Öğretmenin Kaderi, Su Hırsızları ve Yavan Ekmek. Bir kitap toplamına ulaşacak sayıda da öykülerimden oluşmaktadır…” der.

Kendisi gibi öğretmen emeklisi olan eşini birkaç yıl önce yitiren Bekir Ağabey, o yıldan bu yana da Üsküdar Validebağ Öğretmen Huzurevi’nde kalmaktaydı.

Taslak öykü ve romanlarını kitaplaştırmak ise Huzurevinde iken 85 yaşından sonra kısmet olmuştu ona.

O’nun 158 sayfadan oluşan ilk romanı “Yavan Ekmek” Nisan 2013’te;

72 sayfadan oluşan “Buruk Yürek” adlı öykü kitabı Mayıs 2015’te;

104 sayfadan oluşan “Su Hırsızları” adlı romanı da Mayıs 2016’da yayımlanmıştır.

Her üç yapıtı da Prof. Dr. Hayrettin İvgin’in sahibi olduğu Ankara’daki Kültür Ajans Yayınları’nca basılarak okur önüne çıkmıştır.

Bekir Ağabeyle 1978 yılından buyana önce mektuplarla, sonra telefonla sürekli irtibat halinde olduk. Kendisini çok sever ve sayardım. O da beni sever, yazarlığımı takdir ederdi. Ortak paydamız aynı köylü olmamızın ötesinde sanatseverliğimiz idi. İstanbul’a her gidişimde de kendisini arar, buluşur, görüşürdük. Son görüşmemiz de vefatından iki ay önceydi.

12 Ekim 2019 günü eşimle birlikte İstanbul Büyükçekmece’de oturan iki kızımın yanına gitmiştik. Bekir Ağabeyi aramış, 19 Ekim 2019 Sirkeci Garı’nda buluşmak için sözleşmiştik. Belirlenen günün sabahı Büyükçekmece’den hareketle Sirkeci’ye ulaşırken; o da bacaklarından rahatsız olmasına karşın, Üsküdar’dan vapurla Eminönü’ne geçmiş, oradan da Sirkeciye gelmişti. İki buçuk yıllık özlemle beni sıkıca bağrına basmış; “Bana köyümün kokusunu getirdin. Çok sağ ol” demişti.

Yaşama tutkundu. Sağlık kontrollerinde doktorların kendisini son derece sağlıklı bulduğunu; 100 yaşına kadar yaşarsın dediklerini aktarıyordu. Kaç zamandır yaşam öyküsünü yazdığını biliyordum. Bitirdiğini son düzeltilerini yaptığını da belirtmişti.

Sirkeci’de onun bir köftecisi vardı. Orada önce köfte, ardından da ayran eşliğinde helva yemeyi çok severdi. Beni de o köftecisine götürdü. Yemek sonrası bir saat kadar kültür, sanat ve edebiyat üzerine söyleştik. Yazın Çorum’a geleceğini, ölmeden önce köyü bir kez daha görmek arzusunda olduğunu belirtmiş, “Birlikte gideriz” demişti. “Gideriz,” demiştim ben de.

Eşimin uzun zamandır dizlerinden rahatsız olması kendisine yürüme güçlüğü çektiriyordu. Öğretmen kızım Nilüfer’in çabası ve öncülüğüyle, 22 Ekim 2019 günü İstanbul Medilife Beylikdüzü Hastanesinde Op. Doktor Sinan Üstündağ tarafından her iki dizine de başarılı bir ameliyatla total diz protezi yapıldı. Kızım Tülay ve Nilüfer’le eşlerinin ve torunlarımızın yakın ilgi ve özenli bakımları sayesinde eşimin iyileşmesi hızlandı. Onun yürüyebilecek duruma gelebilmesi için de zorunlu olarak iki ayı aşkın süre, yani 15 Aralık 2019 günü sabahı Samsun’a uçuncaya kadar İstanbul’da kaldık.

Bekir Ağabey bu süreç içinde, kimi tanıdık dost ve arkadaşlarım gibi beni telefonla haftada bir kez arayarak sevecen bir tavırla eşimin sağlık durumunu sormuş; kısa sürede iyileşmesi dileğini iletmiştir. İstanbul’dan ayrılmadan iki gün önce yine telefonla aramış, sağlıklar ve iyi yolculuklar dilemişti bizlere.

Eşimi Samsun’daki kızım ve damadımın yanına bırakıp üç-dört günlüğüne Çorum’a geldiğimde, 20 Aralık 2019 günü ölüm haberiyle sarsıldım. Şoka uğramıştım sanki. Oysaki daha sekiz gün önceki görüşmemizde Anadolu Ajansı’ndan gelen çekim ekibinin “yaşayan bir Köy Enstitülü” olarak kendisiyle canlı olarak söyleşi yaptıklarını; yayın tarihini kendisine bildirdiklerinde, bana da bildireceğini ve izlememi tembihlemişti. Bir çocuk gibi seviniyordu kendisine gösterilen ilgi nedeniyle.

92 yaşında olmasına karşın oldukça sağlıklı ve yaşama tutku derecesinde bağlıydı. Ölebileceği aklımıza bile gelmezdi. Oysa yaşamın değişmez gerçeği ve yasasıydı ölüm! 13 Aralık 2019 günü beyne pıhtı atması, beş günlük koma hali sonrası ölüm onu yaşamdan koparmış, sevdiklerinden ayırmıştı. Kişi kaç yaşında olursa olsun “her ölüm erken ölüm” değil miydi? İnsan hangi yaşta olursa olsun ölümü sevdiklerine yakıştıramıyordu yine de.

Asıl önemli olan da yaşarken iz bırakabilmekti. O da yararlı çalışmalar yapmış, toplumda iz bırakmıştı. Yeri cennet olsun, ışıklar içinde uyusun. Aile bireylerine, yakınlarına dostlarına, sevdiklerine baş sağlığı diliyoruz.

21 Aralık 2019

Bekir Baki Aksu ağabeyle 19 Ekim 2019 Cumartesi günü İstanbul Sirkeci’de son görüşmemiz.