Bayramlar; fert, aile, toplum ve toplumları ilgilendiren ve onların yaşamlarını müsbet manada en çok etkileyen bir kavramdır.
Bayram günlerimizde özellikle toplumsal coşkunun doruğa çıktığı seçkin milli ve dini sevinç günlerimizdir.
Bilindiği gibi, her iş her olay yani her şey zaman içerisinde olur. Asında zamanların birbirlerinden üstünlük bakımından bir farkları olmamasına rağmen, içinde meydana geen olaylar nedeni ile bazı zamanlar özellik kazanırlar ve bu nedenle üstün olurlar. Bunun için bayramlar önemlidir. Ramazan Bayramımız müslümanların kutsal Ramazan ayının feyiz ve bereekti ile bütün günah, kir ve paslarından arındığımız maddi ve manevi yönden yararlandığımız ve bu mutluluğumuzu taçlandırdığımız sevinç günümüzdür. Demek ki bayramlar; sevinç ve neşe ve mutlulukların tadıldığı günlerdir.
Her milletin ismi ne olursa olsun coşku ile kutladıkları günleri vardır. Bazıları buna etkinlik, bazıları karnaval, bazıları aralarındaki farklılıklar olmakla beraber fuar veya kültür günleri veya başka isimle andıkları günleridirler. Neticede hepsinde sevinç, neşe, mutluluk ve coşku vardır. Yani bayram günleri matem günleri değil, sevginin, saygının, madde ve mananın paylaşıldığı özel önemli günlerdir.
Her milletin kendilerine ait, onların kültürlerini, heyecanlarını, özelliklerinin teşhir edildiği milli ve dini bayram günleri vardır. Mesela bizim Zafer Sayramlarımız, 23 Nsian Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi kurtuluş ve hürriyetimizi simgeleyen milli bayramlarımız vardır. Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlarımız vardır. Milli bayramlar olmasa dini bayramlar bir önem taşımaz. Çünkü milli bayramlar hürriyetimizin ve bağımsızlığımızın kanla, gözyaşı ile uğruna verilen canla elde edilmiştir. Hürriyetin olmadığı bir yerde bayramlardan söz edilemez. Hürriyetin olmadığı yerde Cuma namazı bile kılınmaz. İstiklal mücadelemizde Kahramanmaraş’ta Cuma’ya giden insanları uyararak vatan işgal altında iken namaz elden giderken cumaya gitmek gerekmez. Önce vatanı kurtaralım, hürriyetimizi sağlayalım, sonra cumaya gideriz diye Maraş halkını işgalci Fransızlara karşı uyarmış ve ayaklandıran Sütçü İmam adındaki bir kahraman vatan evladı milli bayramlara temel olan istiklal ateşini yakmıştır.
Bunun için milli ve dini bayramlarımız aynı orand ahepsi önemli ve değerlidirler. Durum böyle olunca, bayram günleri sevinç ve neşenin fert ve toplum olarak ortaklaşa yaşandığı mutluluk dolu güzel günlerimizin adıdır. Yani bayram günleri müstesna günlerdir. Özelliğine göre farklı ve üstün günlerdir. Bayram günlerini diğer günlerden ayıran özellik, acıların bastırıldığı, neşelerin ve mutlulukların toplumu kapsadığı coşkulu günlerdir.
Ramazan Bayramımız ise; ilahi rahmetin insanlığın özellikle inananların üzerine sağanak yağmur gibi oluk oluk aktığı, herkesin günah kirlerinden paklandığı huzurun topyekün tadıldığı günümüzdür Ramazan Bayramı.
Ramazan Bayramı, nefislerin her türlü kötülüklerden temizlendiği, ateşin paslı demirleri temizlediği gibi orucun kirli yüreklerimizi temizlediği, iki milyara yakın dünya müslüman milletlerinin aynı anda yüreklerinin topluca çarptığı aynı neşe ve huzuru duyduğu günlerdir Bayram günleri.
Bu arada asıl olan bayramların görünen yüzü değil, toplumun her kesiminin bütün ayrılık ve ayrıcalıklarına rağmen bayram sevincini tadacak mutluluğa sahip olmasıdır. Bir bayramın hakikaten gerçek anlamda bayram olabilmesi için, bayram heyecanının toplumun bütün fertlerinin farklı da olsa tadmalarıdır Bayram.
Sosyal ve ekonomik farklılıkların bir vey abirkaç gün bile olsa ileride devamlı olmak (yani her günümüzün bayram olması) amcı taşımalıdır. Yoksa kiminin ocağı sönmüş, bacası tütmüyor, kiminin ocağında et kiminin tenceresinde dert kaynarken birilerinin bayram etmesi birilerinin gözyaşı dökmesi bayramın neşesine gölge düşürür. Böyle bir günün adı bayram olsa da gerçekte bazıları için bir hüsrandır. İşte mesele bu hüsranı yok etmektir ki, o zaman sevinci herkes yaşasın.
Bayramların gerçek manada bayram olabilmeleri için bazı özellikleri vardır.
1.Bayramın birinci özelliği, bölüşüm ve paylaşımdır. Hak ve özgürlüklerin ekonomik ve sosyal nimetlerin hakça bölüşümü ve paylaşımı esastır. Bnun için kutsal dinimiz sosyal yardımlaşma kurumları oluşturmuştur. Bunların başında zekat, fitre, fidya, öşür, kurban, komşusu aç iken tok durmamak gibi emir olanlar, sadaka, hediye, iyilikle yardımlaşma gibi bölüşüm ve palaşım kuralları vicdani ve ahlaki kurallardır. Yani hepsinin adı ve müslüman en kısa yoldan cennete götüren cömertliktir. Allah’ın ve kullarının nefret ettiği cimrilik ve pintilikten kurtulmaktır. Bu yüce değerler asla tembelliğe, atalete, miskinliğe, asla alet edilmemeli, toplumda tufeyli –bedavadan- geçinen bir kısım oluşturulmamalıdır. Bu yardımlar ehline yapılmalı, toplumun çalışma azmini zayıflatmamalıdır. Bu önemi bir husustur. Yani ana amaç gerçekten toplumdaki fakir fukaranın garip gurabanın yetimlerin, öksüzlerin, kimsesizlerin, muhtaçların, kimsesi olmak onların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayram sevincine ortak olmaktır. Yani byram günleri cömertliğin, mert yürekliliğin coşup taştığı günler olmalıdır. İşte gerçek bayram böyle sağlanır.
2.Bir bayramın gerçek manada bayram olabilmesi için ikinci özellik; İnsanlar; özellikle müminler arasındaki sosyal ve insani bağların, beşeri münasebetlerin geliştirilmesi, bu bağları yıpratacak davranışlardan çekinilmesi, bayramlar nedeni ile çirkinliklerin güzelliklere çevrilmesi esastır. Şöyle ki bayramlar, fertler, aileler, toplum ve toplumlar arasındaki anlaşmazlıkların, huzursuzlukların sebeplerini ortadan kaldırmak için bir araç olabilir. Bunun için kişilerin arasındaki sevgi, saygı, şefkat, barış, merhamet, iyilik, güzellik, kardeşlik, birlik, beraberlik duygularının pekiştirilmesi için gereken adımların atılması ile ayrılıklar, birlikteliğe dönüştürülürse işte o zaman bayramlar bayram olur. Her taraf seyran olur.
(SÜRECEK)