Pazartesi günü Ticaret
ve Sanayi Odası Meclisi’nin rutin toplantı günü ya, arkadaşlarımız Oda
görevlilerinden birini aramışlar.
Önce, “toplantı yok”
denilmiş. Bir süre sonra da “Toplantı var, ama gündemde görüşülecek önemli bir
şey yok, izlemenize gerek yok” mesajı iletilmiş.
Sanki bunca yıldır Oda
Meclisi toplantılarında önemli görüşmeler oluyormuş gibi…
Toplantıyı hiçbir
gazeteci izlememiş.
Akşam saatlerinde Erdem
Çenesiz’in konuşma metni ulaşınca uyanmış gazeteciler. Kimi yayına yetiştirmiş
bu konuşmayı, kimi de -bizim gibi- ertesi güne bırakmak zorunda kalmış.
Oda Meclisi
toplantılarının basına kapatılması, sanırız ilk kez oluyor.
Erdem Çenesiz, Oda
Meclis Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanı’nın bulunmadığı toplantıda konuşmuş.
Eleştirilerini ortaya koymuş.
Bu olaydaki vahim nokta,
gazetecilerin aldatılmış olmaları.
Bir muhalifin
konuşmasını izleyemesinler diye oyuna getirilmeleri.
İşte bu çok çirkin.
Anti demokratik ve anti
ahlâki…
Kendi payımıza biz, TSO
seçimlerinde “taraf” olmak gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Kim ne diyorsa
kamuoyuna yansıtmaktan yanayız.
Kamuoyu, herkesin
görüşünü bilsin, Oda’nın üyeleri de kendi meslek gruplarında bu görüşlerin
ışığında oylarını kullanabilsinler istiyoruz.
Muhaliflerin
konuşmalarını basından kaçırmaya çalışmak da ne demek oluyor?
Hiç yakışmadı, hiç !...
*
Nace kodları ile ilgili
sorun yüzünden seçimler ertelenmeseydi, şimdiye kadar Oda Meclisi oluşmuş
olacaktı.
Ve bu seçimlere mevcut
yönetim, rakipsiz, tek liste halinde girecekti.
Süre uzadığı için karşı
bir liste çıkacak mı, henüz belli değil. Ama, demokrasinin gereği bu değil mi?
Erdem Çenesiz’in
konuşmasında sözünü ettiği “lobi eksikliği” ve “Çorum’un Ankara’da gereği gibi
temsil edilememesi” bizim de yıllar yılı dilimizden düşürmediğimiz temel
sorunlarımız.
Sıkça bu eksiklerden
bahsettiğimizde ise, sanki hep siyasileri suçluyormuşuz gibi bir algılama
oluşuyor.
Peki ama, Çorum’un
meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları neredeler?
Siyasiler için de itici
güç olmaları, kamuoyu oluşturup Ankara’daki zirvelerin ilgisini, dikkatini
çekmeye çalışmaları gerekmiyor mu?
Daha güçlü bir TSO
temennisini, bu niyetle ifade etmiyor muyuz?
“Yarım olsun benim
olsun” çok eski bencilliğimiz…
Onun için de bir arpa
boyu yol katedemiyoruz.
Egolarımızı tatmin
etmemiz yetiyorsa eğer, “hayırlı olsun”…
Ne diyelim?
Mehmet YOLYAPAR