Azdı zaman azdı

       Bir haller oldu

      Karınca yükün

     Fil çekmez oldu

Aradan haftalar geçtiği için herkes unuttu. Haber, sadece maden ocaklarında çalışanları ilgilendiriyordu. Bizler maden ocaklarında çalışmadığımıza göre boş yere çene yormanın bir anlamı yoktu.

Televizyonların asla vazgeçmediği haberler vardı. Hangi hanım sanatçı kiminle nerede ve nasıl görünmüş, ne giyinmiş, nerede yemek yemiş? Yo birileri maden ocağında çalışıyormuş, orada bir kaza olmuş, bilmem kaç kişi toprak altında kalmış… İnsanın huzurunu kaçıracak, karamsarlığa yol açacak şeyler ekranlarda yer alır mı? Sonra izleyici alır eline kumandayı, geçer başka kanallara. Arkasından reklam gelirleri azalır.

Her neyse bu haber gündemden düşmüştü. Tıpkısının aynısı sözleri bir başka kurumun ileri gelenleri söyledi. Yetkililer ince eleyip sık dokuyarak önce sorunun ne olduğunu buldular. Sorunun ne olduğu bilindiğine göre sıra çözüm yoluna gelmişti.

İşin aslına bakarsanız yaşanan olumsuzluklara neden olan çalışanların ortak özellikleri bire bir birbirine benziyordu. Özel bir işletmeye ait maden ocağında çalışan bazı işçiler yapacağı işi düşünmek yerine kendi sorunlarını düşünüyorlardı. 

O işçiler, hesap kitap bilmeden piyango milyonerleri gibi para harcamışlardı. Ellerindeki paralar uçup gidince eşten dosttan borç alıp harcama yapmışlardı. Alışkanlıklarından vazgeçmedikleri için kısa sürede bu kaynak ta kurudu. Artık borcu borçla kapatma zamanı gelmişti. Önce bankalardan kredi kartları alındı. Bir imza karşılığında harcamalar yapıldı. Ödeme zamanı geldiğinde asgari limit denilen kısım bir başka kartla çekilen parayla ödendi. Yeni kartlar alındı. Gün geldi kredi kartları işe yaramaz oldu!

Kart borçlarını kapatmak için bankalardan tüketici kredisi alındı. Bazı uyanıklar, vadesi uzun olduğu ve faizi düşük olduğu için kağıt üzerinde ev alıp satarak kredi aldı. Kredi taksitleri ödenirken beklenmedik harcamalar nedeniyle sıkıntılar çıkmaya başladı. Yeni krediler, yeni kartlar derken ödemeler yapıldıkça borçlar büyüdü.

Sonuçta neler mi oldu? Tıpkı maden ocaklarında çalışan işçiler gibi çalışanlar işlerini bırakıp nasıl borç öderiz diye çözümler aramaya başladı. Çalışanların gelirlerinde yok denecek kadar bir artış olurken giderleri bir çığ gibi büyüyordu. İşçilerin kendileri maden ocaklarında; akılları ise borçlarındaydı.

Basına açıklama yapan yetkiliye göre işçiler iş güvenliği kurallarını yok sayıyordu. Maden ocağında metan gazı yükselmiş, onların umurunda değildi. Sonuçta grizu patlaması meydana geliyordu. Ocaklardan kömür yerine cesetler çıkarılıyordu.

Borç bulamayan işçiler, şanslarını piyango biletlerinde lotarya adı verilen çeşitli yasal kumarlarda denemeye başlamışlardı. En büyük ikramiyeyi kazanıp, bir anda bütün borçlarını kapatacaklardı. Artan parayla bir işyeri kurup “artist gibi” yaşayacaklardı. Bazıları ellerine geçecek paranın önemli bir kısmını hayır işlerinde kullanacaklardı. Anlaşılan büyük ikramiyeyi kazanabilmek için rüşvet vermeyi bile göze almışlardı.

İşletme yetkilisi yerden göğe kadar haklıydı. Bu düşüncelere sahip insan doğru düzgün çalışır mı? Aynı düşünceleri bir süre sonra başkaları da dile getirmeye başladı. Mademki kurum içinde sorunlar vardı. Bu sorunların kaynağı sorun çıkaran çalışanlardı. O insanlar kurumdan atılırsa sorunlar kendiliğinden çözülmüş olacaktı.

Kimse asıl sorunu görmek istemiyordu. En basit örneği şu anda Çorum’da kaç banka şube açtı? Bazı bankaların ikinci hatta üçüncü şubesi açıldı. Banka şubeleri tüketici kredisi almak isteyenlerle dolup taşıyor.

Suçlu olan bankalar mı, yoksa vatandaşlar mı? Okuduğum b ir gazete haberine göre devlet memurlarının sadece yüzde onu borç almaya gerek duymuyormuş. Yüz tane devlet memurundan doksan tanesi borçlu. Bunlardan en az yarısı bir başka deyimle gırtlağına kadar borçlu.

Aynı mantıkla hareket edecek olursak memurların büyük bir kısmı borç batağında olduğuna göre işlerini yapmak yerine kendi dertlerini çözmek için uğraşıyor. Yetkili ve etkili kişinin sözlerini ciddiye alırsak o memurların tamamını işten çıkarmamız gerekir.

Aşırı derecede borçlanmış çalışanları işten çıkaralım. Kabul; ancak başka bir sorun daha var. Yanılmıyorsam borcu olmayan belediye yok gibi. Onları ne yapacağız; belediye başkanlarını mı görevden alacağız, yoksa çalışanları mı işten çıkaracağız?

Bir başka sorun daha var: Bilindiği gibi ülkemizde en çok borcu olan devlet.  Bu sorunu çözmek için ne yapacağız?