‘Selam Olsun Kelebeklere’… Hüseyin Çetin adlı roman kahramanının, küçük bir ilçe olan Gümüşhacıköy’den başlayan acıklı yaşam öyküsü Amasya ve Samsun’dan sonra İzmir’de devam eder.

Küçük yaşta ve başlangıçta çocuğu olmayan Arapoğlu’na evlatlık verilen Hüseyin, zalim ve ahlaktan yoksun bu kişinin zulmünden kaçarken, iyi ve kötü pek çok insanla karşılaşır. Ancak askerlik sonrası İzmir’de, eski ustasının ve bir tanıdığın yardımı ile bir kamu kuruluşunda işe girerek hayatını düzene sokmaya çalışır.

Bahri Güven eğitimci yazarlarımızdan. Yazarı daha önce roman, öykü, gezi ve araştırma yazıları ile tanıyoruz. Yeni kitabıyla, yine yeni bir roman eseri ile çıkıyor karşımıza, ‘Selam Olsun Kelebeklere’* Yazarın onbirinci kitabı.

Çoğu Köy Enstitülü Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Mehmet Başaran... Orhan Kemal ve Yaşar Kemal gibi yazarlarımızın geleneğini sürdürüyor yazar. Köyü köylüyü, yoksulu, çaresizi, kenar mahalle insanlarını konu ediyor eserlerine.

Kitap 1940’lı yıllarda yoksul, eğitimden, bilinçten yoksun Türk Köylüsü’nün o günkü yaşam biçimine ışık tutması açısından ilgiye değer. Bilinçsiz köylüden, bilinçli nüfus planlaması beklenemezdi. Bakamayacağın kadar çocuk yapma, ilkel evlat edinme yöntemleri, halkın samimi duygularını istismar ederek, sözde sorunlara muskacıllık yöntemi ile çare aranması o günkü halkın sanki kaderiydi.

Yazar bu kangren olmuş sorunları akıcı Türkçesi, yakın gözlemleri ile etkili bir şekilde anlatmaktadır. Zengin sözcük hazinesi, sözcüklerin birbiri ardına sanki tespih tanesi gibi sıralanıyor olması, okuyucunun ilgisini çekmekte. Kitabı bir solukta okuma rahatlığı sağlamakta.

Yazarın kendi dilinden, romanda geçen, kısa bir yaşam kesitine bakalım isterseniz; “Zeynep istenmiş verilmişti. Gelin gidecekti Belkavak köylü, görüp tanımadığı erkeğine. Ahlakı, huyu nasıl bilmiyordu. Ancak analık yanından iyidir, hiç olmazsa karnımız doyar...’diye düşünüyordu. Buna yazgı deniyordu ve yazgıya bağlamıştı yaşamını.” Sayfa; 22

Sayımlama (istatistikçiler) toplumdaki sosyal olayların rakamsal hesabını tutarlar. Yazar ve şairler olayları duyguları ile yoğurur anlatırlar. Yazar ve şairler olmasa ‘zamanın ruhu’ yakalanamaz ve duyguları anlatılamazdı. Yüz yıllar geçse o günün ruhunu Bahri Güven gibi saygın yazarlarımızın anlatımından, tarihe düştüğü notlardan öğreneceğiz.

Yazarlar şairler zamanı anlatırken, acıklı öykülere imza atarken, bunlar devam etsin istediklerinden değil. Mutlak iyiye, güzele, uygarlığa doğru gerekli olan bir değişime dikkat çekmek istediklerindendir. Toplumsal değişim ve dönüşümler ince iğne ile kuyu kazmak kadar zor da olsa, yazar ve şair sorumluluğu, duyarlılığı, gerçeklerin içten gelen bir dürtü ile anlatımını gerektiriyor. Yazarın bu sorumluluk ve bilinçle devindiğini görüyoruz.

Yazar yoksul Anadolu insanının zor ve çetin yaşam biçimini anlatırken, yarayı ortaya koyuyor. Onu güzel ve akıcı Türkçesi ile adeta bir kilim gibi nakış nakış dokuyor. Toplumsal sorumluluğunu yerine getiriyor. Merhemsiz yara olmayacağının işaretlerini veriyor. Yolları gösteriyor. Merhemi bulup sürmek ise onun işi değil.

Toplumsal duyarlılıkla yazılan her satır, her eser, kuşku yok ki toplumsal dönüşüme de bir ivme kazandıracaktır. Eğitimci yazarımız Bahri Güven bu bilinç ve sorumluluktan yanadır.

Yeni eserlerde buluşmak dileğiyle, eline yüreğine sağlık diyorum, Bahri Güven Hocamıza.

*Selam Olsun Kelebeklere Bahri Güven, Besmat Yayınları 188 s.