“Tüyden hafif olurum böyle sabahlar

Karşı damda bir güneş parçası

İçinde kuş cıvıltıları, şarkılar;

Bağıra çağıra düşerim yollara

Döner döner dururum başım havalarda

Sanırım ki günler hep güzel gidecek

Her sabah böyle bahar;

Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.”

*

Çok genç bir yaşta hayata gözlerini yuman Orhan Veli’nin ilkbaharı ile başladık yazımıza.

Bahar kimine göre mutluluk, kimine göre telaş, kimine göre kaybedilenler, kimine göre yaşanmışlık ve kimine göre toprağa verilenler…

Doğa yeniden uyanmışsa; kendini yenilemiş her şeyin güzel olacağına inanmışsa ve kendini bırakıvermişse insanoğlu, torunlarıyla çocuk olmuşsa dedeler, yeşillikler ile kuş sesleri sarmışsa her yanı, dersleri boşlayıp dışarıya atmışsa öğrenciler kendini, sevgililer el ele tutuşup sahil kenarında uzun uzun hayaller kurup geziyorsa, derelerimiz, ırmaklarımız gürül gürül akıyorsa, buluşmak ve görüşmek için bahaneler artmışsa, bahar geldi demektir.

Mevsim değişiklikleri insanları yakından etkiler. Özellikle duygu ve durumumuz konusunda ciddi bir değişim yaşarız. O nedenledir ki ilkbahar mevsimi, insanların kendini daha iyi hissettiği, enerjisinin yüksek olduğu ve sosyalleştiği bir dönemdir.

İnsan topraktan yaratıldığı için toprağın ve yaşadığı coğrafyanın özelliklerini taşır. Mevsimler de bir bakıma öyledir aslında. Biz Türk insanı çok şanslıyız aslında. Dört mevsimin yaşandığı güzel coğrafyamızda, ülkemizin en güzel dönemi bahar aylarıdır. O kadar güzel bir coğrafyamız var ki düşünsenize, baharla birlikte yeniden doğuşu ve dirilişi insanımıza hem şiirsel, hem de manevi olarak yaşatıyor.

Haydi, unutalım tüm olumsuzlukları. Bahar tüm şartları sağlamış, bize yaşamak düşer. Gönüllerimize fitnelik ekip, fesatlık biçmek yerine içimize güneş ışığının doğmasına müsaade edelim. Edelim ki kalbimiz çiçek açsın.

Baharı, baharda, bahar gibi yaşayarak hakkını verelim.

En güzel günler ve mevsimler sizlerin olsun.