Büyük Atatürk tarafından kurtuluş ateşinin yakıldığı 19 Mayıs 1919’un 102. yıldönümünü, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı geride bıraktık.

Çorum’daki kutlama etkinliklerini, gazete olarak büyük bir memnuniyet içinde, “Son yılların en coşkulu 19 Mayıs’ı” başlığıyla verdik.

Gerçekten, son yıllarda milli bayramlarımızın kutlanmasında burukluk yaşamaktan kendimizi alamıyoruz. Herkesin içini titreten, coşturan eski bayramları arıyoruz.

Törenler, eski görkeminden uzak kalınca, insanlar kendiliklerinden milli bayramlara coşku katmaya çalışıyorlar, pencerelerden, balkonlardan sevinçlerini, mutluluklarını ifade etme çabasını gösteriyorlar.

Çorum’da bu yıl 19 Mayıs’ın daha coşkulu kutlanması, bazı duyarlılıkların öne çıkması yanında, 17 günlük kapanmanın hemen arkasından gelmiş olmasına da dayanıyor olabilir. Zira, sokağa çıkma kısıtlaması kalkınca, hemen herkes kendisini dışarı attı.

Toplum bunalmıştı.

Evlerinde hapis kalanların psikolojisi bozulmuştu.

*

Milli bayramların önemine uygun kutlanması, milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek bir unsurdur.

Ortak duygularda buluşma, farklılıkların göz ardı edilmesi ve bütünleşmenin sağlanması sonucunu doğurur. Dini bayramlar gibi milli bayramlar da bunun için bir fırsattır ve iyi değerlendirilmesi gerekir.

İnsanlar eve kapanmaktan bunaldıkları gibi, kutuplaştırma ve ötekileştirmelerden de çok bunaldılar. Sakinleşme, ortak değerler etrafında birleşme istiyorlar. Açıkçası toplumsal barış istiyorlar. 19 Mayıs’ta aynı coşkuyu hep birlikte yaşamak, Filistin’e İsrail zulmünü hep birlikte lanetlemek, şehitlerimiz için hep birlikte üzülmek istiyorlar.

İnsanlarımız bunu yapıyor zaten, siyasetçiler ortamı germeseler…

*

19 Mayıs’ın “bağımsızlık bayrağı” olduğunu genç kuşaklara çok iyi anlatmamız gerek.

Atatürk’ün en temel ilkesi tam bağımsızlıktı.

Kendisinden sonra gelenlere de bağımsız bir Türkiye bıraktı.

Uluslararası ilişkilerde elbette karşılıklı tavizler, belirli konularda bağımlılıklar olabilir. Ama, millet iradesinin üstünde bir irade, ne içeride, ne de dışarıda olmamalıdır.

Atatürk’ün tam bağımsızlık anlayışı buna dayanır.

O’nun gençliğe asıl mirası budur, yani tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Genç kuşaklara işte bu görev ve sorumluluğu iyi anlatmamız gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü koruma ve ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma yükümlülüğünü taşıdıklarını iyice öğretmemiz gerekir.

Bu temel çizgi üzerinde, ülkenin gelişimini ve değişimini, gönül rahatlığıyla genç kuşaklara bırakabiliriz. Bütün toplum olarak, onların yanında yürüyebiliriz.

Kaldı ki, yaşa da bakmadan “gönlü genç” herkesi bu kategoriye aldığımıza göre, çok büyük bir kitleyiz, ülkenin kaderini değiştirebilecek çok büyük bir gücüz.

Yeter ki, tarihi sorumluluğumuzun bilincinde olalım.