(9 Yıl öncesinden bir yazı…) 15.08.2005

09.05.2005 tarihinde yazdığım bir yazımda İlkbaharda bağdaki güzelliklerden ve çiçek açmış ağaçlardan bahsetmiştim. Şimdi de yaz mevsimi geldi. Bereketli meyveleriyle sıcaklardan kurtuluşa sebep olan ve bundan 50 sene önceki tek piknik yapılan yerlerimiz diyebileceğimiz bağlarımızdan bahsedeceğim.
Günümüzde artık ne yazık ki şehrin büyümesi bağların yarısından çoğunun kökünün kurumasına, kalan diğer yarısının da alanlarının yarıya düşmesine sebep oldu. Bir de bağlara 1 dönüme kadar bölünme kolaylığı getirilince bağlar tamamıyla bağlıktan çıktı ve büyük bahçeli evler haline geldi. (Bize göre 1.5 veya 2 dönümden küçük alanların bağ yapılma imkanı olmamalı ki bu yerler iyi kötü bağ vasfını taşısın)
Ben yaklaşık olarak 68 senedir bağlarla ilgileniyorum. Bundan 60 sene öncesini de gayet iyi hatırlıyorum. Taa o günlerden beri benim bağ tutkum vardır. Bu tutkum bu gün de eksilmedi ve aynen devam ediyor.
1950 seçimlerinden sonra devletin biriktirilmiş paraları piyasaya birden sürülünce bir bolluk, bir şaşa oldu. Bu rahatlığı en çok ta insanlarımız bağ, at arabası ve fayton (yaylı araba) sefasıyla yaşamaya çalıştı. Rengârenk boyanmış arabalar, iyi beslenmiş atlar ve üzerlerinde güzel at takımlarıyla, süslü boncuklar ve ses çıkaran kozalaklar bu dönemin modası olmuştu.
O zamanlar bu günkü gibi mangal yakılmaz, bunun yerine saç kapanır, burada mayalı, yanıç ve katmerler yapılırdı. Bazen de güveç pişirilirdi. Teneke semaverlerde bağ çubuklarıyla keklik kanı çaylar demlenirdi. Bağa misafirler çağırılır, haremlik selamlık şeklinde kadınlar ve erkekler ayrı olarak otururlardı.
Çoğu bağda su yoktu. Bağında suyu olmayanlar su ihtiyaçlarını suyu olan bağ komşularından veya yakınlarındaki kuyulardan su taşıyarak karşılarlardı.
Yağmur yağdığı zamanlarda bağların az bir kısmında bulunan bağ evlerine veya bunların biraz daha küçüğü olan ve kelik denilen küçük evlere konu komşu sığınılırdı.
60 senedir bilhassa da meyvelerde hiç bu kadar bolluk görülmemişti sanırım. Baharda ağaçlarda açan çiçeklerin hepsi meyve oldu. Dallar kırılıyor. Eski yıllarda da bolluk olurdu ama elma olursa kayısı olmaz, kayısı olursa ceviz olmaz, ceviz olursa üzüm olmazdı. Bu sene maşallah Allah’a şükürler olsun bütün meyve ağaçlarının dalları kırılıyor. İnşallah her sene böyle olur. (Üzüm de var ama artık pek bağ kalmadığından o biraz az sayılır.)
Bütün bu bolluğa rağmen şaşılacak şey, yağmurlar da iyi yağdığı halde arılarda bal yok. Rahmetlik Osman Bölükbaşı’nın o meşhur lafı var ya; “Başak çok da dane yok” diye, aynen öyle. Rahmetlik meydanlarda saatlerce çok güzel konuşur, kendisine dinlemeye de çok insan gelirdi ama yine de sandıktan az oy çıkardı. O da bunun üzerine halka böyle sitem ederdi.
Hani şairin dediği gibi, “Alı al, moru mor/ Nefes nefese bir yaz geçiyor”.
Nice bolluk ve bereketli yıllar dileğiyle.
Saygı ve sevgilerimle.
NOT: Bendeniz arı sepetleri ve kovanlarıyla 55 yıldır ilgilenir ve yine aşağı yukarı 55 yıldır da arı beslerim. Hikmet’i ilahi eğer sene çift rakamlı ise bal bol olur, yok eğer tek rakamlı ise az olur. Allah hayırlı ömür verirse gelecek sene ne olacak hep beraber göreceğiz inşallah.